Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi

Muhyiddin İbn Arabi

Öne Çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi Gönderileri

Öne Çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi kitaplarını, öne çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi yazarlarını, öne çıkan Tedbirat-ı İlahiyye Tercüme ve Şerhi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
(Sav) Efendimiz "İki aç doymaz: Tâlib-i ilim ve tâlib-i dünyâ" buyurdular.
Sayfa 353
Ma'lum olsun ki, insân-ı kâmilin ahvâli muhteliftir. Ba'zan nazarında hakikat ve ba'zan şerîat gâlib olur. Hakikat şerîata gâlib olduğu vakit, ferd zevc üzerine gâlib olur. Bunun için لو ظهرت الحقيقة لبطلت الشريعة ya'ni "Eğer hakikat zâhir olursa, elbette şerîat bâtıl olurdu" denilmiştir. Ve şerîat gâlib olduğu vakit, zevc ferd üzerine gâlib olur. Nitekim Nefehâtü'l-Üns'te mezkûrdur ki, iki veliyy-i kâmil esnâ-yı seferde tavla oynamakta olan bir tâifeye tesadüf ederler. / Birisi derhal onlara muvafakatla oyun oynamağa başlar. Oyun bittikten sonra yollarına devam ederler. Bir müddet sonra yine tavla oynayan diğer bir cemâate tesadüf ederler. Bu defa evvelce tavla oynayan zât onlara hiddet edip "Niçin lehv ile meşğul oluyorsunuz?" diye itâb ederek oyunlarını bozar. Aralarında nizâ' zuhûr eder. Ba'dehû oradan ayrılıp yine yollarına devam ettikleri sırada, refiki evvelki ve sonraki hâlinden suâl eder. O zât-i şerif dahi cevâben der ki: "Nazar-i hakikatle baktığım vakit, iş evvelki gördüğün gibi olur. Ve nazar-i şeriatle baktığım vakit sonraki gibi olur." İşte bu zâtın evvelki hâli tevhid-i ferdâniyyetin galebesi ve ikincisi mağlubiyyeti hâlidir ki, bu mağlubiyyet hâlinde tevhid-i ahadiyyeti iltizâm etmiştir.
Sayfa 330
Reklam
Vaktâki âlem-i ekber cemi-i muştemilâtıyla yaratıldı; bunların efrâdı arasında, cemiyyet-i esmaiyyeyi haiz ve bilcümle esmâ-i ilâhiyyenin âsârını / kendi nefsinde müşâhede edebilecek bir ferd yok idi. Meselâ melaike hakkında لا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَٓا اَمَرَهُمْ (Tahrim, 66/6)* buyrulduğu cihetle onlarda emr-i ilâhîye muhalefet mümkün değildir. Ve muhalefet ve isyan olmayınca bittabi Gaffâr ve Gafûr isimlerinin mahall-i tecellisi olamazlar. Ve İblis ve şeyâtin esmâ-i celâliyyenin mezâhiri olduklarından esmâ-i cemâliyyenin mahall-i tecellisi değildirler. Ve kezâ cemâdât ve nebatât ve hayvânâtın taayyünleri birçok esmâ-i ilahiyyenin kendilerinde zuhûr-ı âsârına müsaid olmadığından, onlar da bu esmânın mahall-i tecellisi değildirler. Ancak Adem bu cem'iyyeti hâiz olmak üzere izhâr buyruldu. Nitekim Adem hakkında Hak Teala وعلَّمَ آدَمَ الاسماءَ كُلَّها (Bakara, 2/31)** buyurur.
Sayfa 81 - * Allahın kendilerine buyurduğu şeye karşı gelmeyen. ; ** Ve Adem'e bütün isimleri öğretti.
Şairin şiiri tokluk hararetidir; aşıkın şiiri ise ala-tarikı'l­ ilham tefsir-i Kur'an'dır.
Sayfa 355Kitabı okudu
mukadder olmayan şey hakkında ne kadar ihtiyâr-ı külfet ve mübalağa etsen sana gelmez, beyhûde yorulmuş olursun.
Sayfa 165
Ruh amel sebe­biyle değil, ilm-i ilahi sebebiyle hayat bulur. Ve ilm-i ilahi ancak amel ile zahir olur.
Sayfa 344Kitabı okudu
Reklam
İmam (halife, kalb) sâlih olduğu vakit teb'a (âlem, ceset, bütün organlar) da sâlih olur; fâsid olursa onlar da fâsi olur (s. 106). Bu demektir ki, "imâm"ın salâh ve fesâdıyla teb'anın salâh ve efesâdı arasında sıkı bir irtibat vardır (s. 109). Allah Teâlâ bir topluluğa yönetici olarak bir "halife"yi tâyin ettiği vakit, ona o topluluğun "sır"larını ve "akıl"larını da verir (s. 109). A. Avni Bey bu cümleyi, imam ister verâset yoluyla tâyin edilsin, ister seçim yoluyla iktidara gelsin bu böyledir; seçilen hükümdar ve hükümetlerde yönetici ile teb'a arasındaki irtibat ve yönetilenlerin istîdâdlarında gizli olan talep ve idrâkleri daha açık bir şekilde görülür (s. 111-112) şeklinde açıklar.
tedbîrât-ı ilâhiyye hakkında (mustafa tahralı)
Hak Teâla'nın sûre-i Tekvir'deki واذا الجحيم سعرت (Tekvir, 81/12) ya'ni "Cehennem kızdırıldığı vakit" ayetindeki kavl-i şerifine nazar edip cehennemi ve onun şiddetini ve kızgınlığını düşün! Ve kıyamet / gününde arzın tebeddülü ve şemsin takarrübu sebebiyle tekevvün eden şiddet-i harâreti; ve o harâret sebebiyle ecsama ârız olan susamak keyfiyyetini; ve o esnada teskîn-i atş, ancak bir havuza inhisâr edip ve sû'-i amelleri hasebiyle bir takım nasın o havuzdan melâike tarafından tardını ve bu harâret yüzünden nâsın tepeden tırnağa kadar terlere gark olmasını tefekkür et! Zira yaz mevsimi, bu hâlin yüz binde birini zevkan nefsinde müşâhede için var edilmiş olan bir mevsimdir. Binaenaleyh bu mevsimde bu gibi tefekkürât senin üzerine galebe etsin. Ve bunlar bu fasılda nefsinin gıdası olsun. Zira bu gibi tefekkürât seni tedhiş edip nefsini a'mal-i sâlihaya sevk eder.
Sayfa 338
..bu adl ve i'tidâle işâreten Sallalâhü aleyhi ve sellem Efendimiz Ebû Bekir Sıddîk (ra)'e "Savtını ref' eyle!" buyurdu. Zîrâ cenâb-i Sıddık يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَرْفَعُٓوا اَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ (Hucurât, 49/2) ya'ni "Ey mü'minler, sadalarınızı sadâ-yı Nebî fevkıne çıkarmayınız!" emri vârid olduktan sonra, bu emre muhalefet korkusundan, (Sav) Efendimiz ile hîn-i mükâlemede sesini gâyet az çıkarır idi. Bu ise tefrit idi. Ve kezâ Hz. Ömer ibnu'l-Hattab (ra) celadet-i tab'larından hîn-i mükâlemede sesini çok çıkarırdı. Efendimiz ona da "Sesini indir!" buyurdu. Zira bu ifrât idi. Ve (Sav) Efendimiz bu zikr olunan nevi'den adli tatbik ve icrâ buyururlar idi.
Sayfa 195
311 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.