"Bugün Batı kaynaklı diye popülist liderlerin reddettiği insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerler ne sadece Batı'ya aittir ne de Batı'nın eksiksiz bir biçimde uyguladığı değerlerdir. Bu değerler mazlumun keyfi otoriteden korunma hakkıdır, yüzlerce yıldır pek çok yerel ve küresel mücadele içinde şekillenmiş evrensel değerlerdir."
Harari'ye göre iklim değişikliği ve kapımızı çalan ekolojik felaket hayatın ölüm karşısında anlamı nedir sorusunu bizim bireysel sorumuz olmaktan çıkarıp türümüzün evrensel sorusu haline getirir. söz konusu olan şu ya da bu dinin; şu ya da bu ulusun yok olma olasılığı değildir, söz konusu olan küresel uygarlığın yok olması olasılığıdır.
(...) bütün bu gelişmeler karşısında asıl sorun artık kötü koşullarda çalışmak değil, geniş kitlelerin tamamen nüfus dışına itilmesidir. Harari'ye göre kitleler sömürü değil, işlevsizlik tehdidi altındadır.
"modern olmak", der Berman, "kişisel ve toplumsal yaşamı bir girdap deneyimi gibi yaşamak; insanın kendisini ve dünyasını sürekli bir çözülüş, yenilenme, sıkıntı, kaygı, belirsizlik ve çelişki içinde bulması" demektir.
(...) kendimizi ötekinden ayrıştırmayı başaramayıp, ötekine ait olduğunu varsaydığımız her şeyi reddettiğimizde, reddettiğimiz kendi benliğimiz ve mirasımız değil midir çoğu zaman? "ben kimim?" varoluşsal sorusunu Doğu ve Batı gibi hayal edilmiş kolektiflerden bağımsız bir sosyal mekân tasavvur ederek aştığımızda özgürleşeceğiz.
(...) bugün Batı kaynaklı diye popülist liderlerin reddettiği insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerler ne sadece Batı'ya aittir ne de Batı'nın eksiksiz bir biçimde uyguladığı değerlerdir. bu değerler mazlumun keyfi otoriteden korunma hakkıdır, yüzlerce yıldır pek çok yerel ve küresel mücadele içinde şekillenmiş evrensel değerlerdir.
popülist hareketler, yakın gelecekte de bizimle birlikte olmaya devam edecektir. onları siyaset sahnesine iten ekonomik ve sosyo-kültürel dinamikler ve gerçekler, yakın zamanda ortadan kalkacak gibi görünmemektedir. popülist hareketler, liberal demokratik kurumları zorlayacak ve çoğulculuk, nativzm (yerelcilik), lider-fetişzmi ve akılcılığın reddi ile alternatif bir siyasi gerçeklik ve anlatı oluşturmaya devam edecekler. şu ana kadar, müesses elitler bu meydan okumayla savaşmak için uygun strateji, dil ve araçları bulmayı başaramadı. önünde hiçbir engel bulunmayan piyasa ve ondan sirayet eden siyaset ruhu dizginlenmediği müddetçe de popülizme karşı mücadelenin başarılı olma ihtimali hayli düşüktür.
(...) popülistlere göre, bir toplumun ihtiyacı olan şey, kendini bu tür haricî, düşman unsurlardan temizlemektir. bu anlamda sağ popülizm bir tür kapanmacı, içe dönmeci ve milliyetçi akım olarak görülmelidir.
popülist partilerin yükselişini, ikinci dünya savaşı sonrası kurulan liberal düzenin dağılma sürecine girişi olarak görebilir miyiz? popülist partilerin yükselişinde söz konusu olan çökmeye direnen "ulus" fikri midir? yoksa popülizm, sınırların aşındığı bir dünyada milliyetçiliğin örgütleyici bir kimlik olarak kendisine yer bulma çabası mıdır?
Türkiye'deki saygın ve üretken kadın siyaset bilimcilerinden Dr. Evren Balta, şiddet, aidiyet ve siyaset üzerine alt başlığını verdiği bu kitabında 12 başlık altında siyaset, uluslarası terörizm, göç meselesi, dünya savaşı, vatandaşlık piyasaları, popülizm, batı karşıtlığı, vergi cennetleri, sosyal medya, dış politika, darbeler ve oteriter rejimler, siyasal sistemler, kimlik gibi birçok spesifik konuyu ve geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi de büyük riskler ve dönüşümler olarak etkileyecek meseleleri kısaca 12 makale altında inceleyip sonuca gidiyor. Birçok kaynaktan yararlanılarak oluşturulan bu çalışma bu konulara meraklılara giriş niteliğinde herkesin anlayabileceği dilde farklı bakış açıları ve boyutlarını anlatan politik psikoloji açısından da bugünü anlamak için düne ve yarına bakış için bir giriş kitabı...
Tedirginlik ÇağıEvren Balta Paker · İletişim Yayıncılık · 201920 okunma
Daron Acemoğlu'nun savunduğu üzere;
" normal zamanlarda yaşamadığını, pek sevgili kurumlarımızın geleceğinin başkalarına değil bize bağlı olduğunu ve kurumlarımızdan hepimizin bireysel olarak sorumlu olduğunu kendimize hatırlatmak zorundayız. Eğer bunları olası bir otokrata kaybedersek, tek suçlusu biziz demektir,
Son savunma hattı aslında biziz..."