Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe)

Jean Baudrillard

Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe) Gönderileri

Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe) kitaplarını, Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe) sözleri ve alıntılarını, Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe) yazarlarını, Tekil Nesneler (Mimarlık ve Felsefe) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Özgürüz - peki sonra? Gerçekte, bunun tamamlanıyor olması gerektiği izlenimiyle birlikte başlıyor her şey. Bireyin özgürleşmesi fikrinde (elbette herkes kendi için) türe karşı korkunç bir ihanet var, başka ne diyebilirim bilmiyorum. Bireysel özgürleşme düşünü herkes kurdu ve fakat bununla ilgili bir tür kolektif pişmanlık var.
J.N.: Eninde sonunda, bir şey arıyoruz ama ne olduğunu bilmiyoruz. Bulduğumuz zaman her şey yolunda... Ne mutlu ki, mimarlıkta asla tek bir doğru yanıt yok. Milyonlarca acınası cevap ve birkaç milyar heyecan verici cevap. Gerçekleştirilebilir olan bir tanesini bulmak yeterli. Reçetelerini ezberden bildiğin bir bina kadar tahammül edilmez bir şey yoktur. Mimarlık konferanslarında, bina yapımına götüren bu mutfak reçetelerinden sık sık duyulur. İnsan her zaman "nasıl"ını söylemek, mimarlığın stratejisini açığa çıkarmak istemez, daha ziyade belli bir ayartma için kaçınılmaz olan gizemi yaratmak ister.
Reklam
J.B.: Belli bir anda her şey şiir gibi olup bitiyor. İstediğin her türlü yorumu yapabilirsin, ama şiir oradadır. Nesne kendinde tükenir, tam da bu yüzden harfidir; artık mimarlığa ya da şiire dair soru sormazsın, seni harfiyen soğuran, kendi kendinde mükemmelen çözülen bir nesnen vardır. İşte ben tekilliği böyle ifade ediyorum...
Mimarlar kendilerini tanrı yerine koyalı çok uzun zaman oluyor! Tek bir korkuları var, o da bu rüyanın ellerinden alınması! Mimarlık yalnızca zorunluluğun sanatı. Çoğu zaman zorunlu kullanım dışında mimarlık yok, ya da heykel olarak, anıt olarak var.
Bir şehrin oluşu üzerinde çalışmak, o şehrin kimliğiyle ilgili keskin bir bilince sahip olmayı gerektiriyor ve insanı değişime yön vermeye mecbur ediyor. Değişim yazgıdır, otomatiktir, önlenemezdir; birçok kamu sorumlusu, birçok belediye başkanı, değişimi dirimselliğin tanığı olarak, bütün saçmalıkları bağışlatacak bir büyüme olarak talep ediyorlar. Bir şehrin oluşuna, ondan önce gelen karar verir, şehrin sözümona uzun vadeli planlanmış varsayımsal geleceği değil. Oluş, bağlamsal ve kavramsal, kök salmış ve derinleşen bir mimarlık için her tür ifade fırsatı sunar. Değişim için değişim ise her şey için özür buluyor, bu bakımdan mimarlığın sebeplerinin hükümsüzleşmesine katkı yapıyor. Bu değişimin yolu piyasa modellerinin otomatik yeniden üretimi de olabilir, oluşun önceden var olan binaların klonlanması olarak kavranması da.
Modernite, olanaklı bir olumlu yönün hâlâ olduğunu düşündüğü sürece ve olumsuz olan da kendi olumluluğu içinde gitgide daha geride bastırıldığı sürece, hâlâ modernitenin düz çizgisi içindeydik. Araştırılan her şeyin muğlak, ikircikli, tersinebilir, geçici olduğu andan itibaren modernite biter - ve bu siyasal düzlemde de geçerli.
Reklam
Artık şeylerin nasıl olup bittiğini görmek istemiyoruz, yalnızca sonucu görmek istiyoruz. Artık geriye kalan yalnız bu. Başarıya ulaşıldığında geriye kalan tek şey eylem; oraya varmanın yolu siliniyor, ilginçliğini yitiriyor.
Bu sınır arayışı, bu hiçlik arayışı, bir olumluluk arayışının içinde gerçekleşiyor, yani bir şeyin özünün arayışındayız. Bu öz arayışı algının sınırları türünden, görünür olanın terk edilmesi türünden sınırlara varıyor. Artık göz değil haz almayı sağlayan, zihin.
Bir eser bir tekilliktir ve tüm bu tekillikler kültürün metastatik doluluğunda delikler, aralıklar, boşluklar vb açabilir. Ama bunların işbirliği yaparak, birleşerek diğer iktidarla kapışacak bir anti-iktidar oluşturduklarını göremiyorum. Hayır, muhtemelen kültürün düzeni içine kesinkes batmış durumdayız, olası bir kıyamete kadar.
Mimarlığın büyük zorluklarından biri, hem var olmak, hem de kendini çabucak unutturmak zorunda olması. Bu demek oluyor ki, yaşanan mekân, devamlı temaşa edilmek için yapılmıyor.
Reklam
Çünkü bir işlevselliğin tercümesinden, ekonomik bir durumun sonucundan ibaret bir mimari nesnenin anlamı olamaz.
Duyulur olanın algısını maddeye değil, maddesel-olmayana geçmeye kışkırtan o saptırma, mimarlığın benimsemesi gereken bir nosyon.
“Dünyanın sonu ütopyasını kurtarmak gerek, bu entelektüellerin işi...”
Bu aşın estetize edilmiş boyutta anlam iddiasının, gerçeklik iddiasının, hakikat iddiasının kendini silmesini seviyorum. İyi bir mimarlık yapıtının bu işi kendi başına yapabileceğini sanıyorum; bu bir yas çalışması değil, bir kayboluş çalışması, ortaya çıkış kadar kayboluşa da hâkim olmak.
186 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.