Eserin okura sadece tarih alanında değil aynı zamanda dil ve lügat geliştirme konularında da faydalı olduğunu düşünüyorum fakat kullanılan lisan ve kelimelerin zorluğu anlatımı bir dereceye kadar sekteye uğratarak akıcılık hususunda okuru bir çıkmaz içine sürüklüyor.Gelişi güzel bir zaman diliminde değil, planlanmış bir zaman diliminde sakin bir şekilde okunmasının daha faydalı ve doğru olacağını düşünüyorum.Bireysel olarak şuanda içinde bulunduğum zihin yapısının odaklanma problemi yaşaması ve kitabın akıcılığının düşük olması o nedeniyle okumayı yarım bırakmaya, zihnen daha müsait olduğum bir zamana ertelemeye karar verdim.Okurlar için tavsiyem kitabın dil bakımından bir nebze yorucu olduğunu bununla beraber faydalı bir okuma süreci ihtiva ettiğini bilmeleri buna göre bir zaman tayin etmeleridir.Aksi takdirde sizlerde benim gibi bunalıp yarım bırakabilirsiniz...
Ruslara dehşet ilka eyledi. Ruslar diyorlar ki:
"Bu kıllı adamlar insan mıdır, şeytan mıdır, hem sürüleri sürüyor, hem harp ediyor, hem de saatte yedi verst gidiyorlar!,
Enver paşa ve onunla beraber bir çok kimseler kafkas cephesinin beklenilen ümidi hasıl edememesine rağmen eski istila hırslarından vazgeçmemişlerdir. Bu hırslar muvakkat bir müddet için geri bırakılmıştı. İlk fırsatta o hırsların tatmin edilmesi muhakkaktı. Rusya’daki türklerin Türkiye bağlanması fikri o kadar sabit idi ki bunun için lazım olan programlar hazırlanmış bir halde duruyordu.
Kitap teşkilatın kuruluşuna dair kısa bir mukaddime var daha sonra uzun bir şekilde birinci dünya savaşı öncesi ve savaş sırasında Kafkas cephesinde Ruslar ve Ermenilere karşı yapılan harekatlardan bahsediyor bölgede bulunan ahaliyi nasıl örgütledikleri çetelerle nasıl gerilla harbi yaptıkları ve daha sonra Balkanlar ve Makedonya’daki harekatları anlatıyor bu bölgede Sırplar ve Yunan’larla nasıl bir mücadele edildiğini ve Teşkilatın bazı özelliklerini anlatıyor Teşkilattaki kanunları anlatıyor ve daha sonra teşkilatın neden kapatıldığını ve böylece bitiyor.
Kitapta teşkilatın operasyoları anlatılmış güzel bir kitaptı Kitabın yazarı Arif Cemil’de eski bir teşkilatı mahsusacı olduğu için bilgiler ilk elden o yüzden güzel bir kitap ilgi duyan kişiler okuyabilir.
Kafkas cephesinde Doktor Bahaeddin Şakir ve Rıza beyler çalışırlarken Makedonya ve Trakya cephelerinde teşkil edilen Teşkilat-ı Mahsusa çetelerinde Bulgar komitacılarda iştirak ederek bir taraftan Sırbistan diğer taraftan Yunanistan’a karşı karşı hareket ediliyordu.
Bir gün erkek elbisesi giymiş olan bir Gürcü kadını Teşkilat-ı Mahsusa’ya ait olan telefon telini keserken yakalanmıştı. Devriyeler tarafından tutularak karargaha getirildiği zaman cinnet alametleri göstermeye başlamıştı. Hatta o kadın bu sahte deliliğini o kadar ustalıkla bir surette yapıyordu ki kendisini yakalayan devriyeler acıyıp bırakmak istemiş ama daha sonra mesuliyet olacağı için karargaha götürmüşler.
Kadının casus olduğu anlaşılmıştı kadının vazifesi telefon hatlarını keserek ve harekat hakkında tahkikat yaparak Ruslar oraya gelene kadar gizlenerek Rusları beklemekti. Ve Ruslara bizim hakkımızda bilgi vermekti.
Rıza bey divan-ı harbin (bir çeşit askeri mahkeme) firariler hakkında tayin ettiği cezalar malum idi. Efrattan biri ilk defa firar ederse değneğe ve ikinci defa firar ederse idama mahkum ediliyordu. Topal Osman’da cephede bulunmaktan çekiniyor ve daima gerilerde kasabada kalmayı tercih ediyordu. Divan-ı harp toplanmış ve Topal Osman’ı muhakeme etmişti. Osman’ın cepheden firar ettiği kati surette sabit olmuş ve kendisi 50 değnek cezasına mahkum edilmişti. Topal Osman bu cezadan sonra Kafkas cephesine geldiğine bin pişman oldu.
Ermeniler Erzurum’da bulundukları esnada bile ihanet fikirlerini hiç gizlemiyorlar ve Rusların kendilerine Trabzon’dan itibaren Erivan, Nahçıvan, Erzurum, Van, Mamuretülaziz (Elazığ) ve İskenderun körfezine kadar bir Ermenistan vadettiklerini mükerren söylemekten çekinmiyorlardı.
—————-Askeri lakabına hakkıyla layık olan Süleyman bey askerlik fenninde olduğu kadar fedakârlık ve cesaret göstermek hususlarında da şöhret olduğundan dolayı Teşkilat-ı Mahsusa’nın başına geçirilmişti. Daima meşgul olan kafası her an yeni bir plan yeni bir proje doğururdu.
Süleyman Askeri bey Umumi Harp (1.dünya savaşı) esnasında Teşkilat-ı Mahsusa’dan ayrıldıktan sonra Irak cephesinde kumandanlık etmiş orada büyük muharebelere girişmiş bir “Selmanpak”ta bir mermi bir mermi iki ayağını birden götürdüğü halde bir sedye içinde harbi takip etmiş ve netice aleyhimize döndüğü hakkında arkadaşlarından aldığı haber üzerine sedyesinde yatarken cebinden tabancasını çıkarıp beynine sıkarak intihar etmiştir.
Teşkilat-ı Mahsusa resmî olarak 1913 yılında kurulmuştur. Teşkilatın kuruluş amacı Osmanlı devletinin bekasını sağlamak ve faaliyet sahası içerisinde kalan müslüman nüfusu örgütleyerek sömürgeci devletlerin etkinliğini baltalamaktı.