Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

The Scarlet Letter

Nathaniel Hawthorne

The Scarlet Letter Sözleri ve Alıntıları

The Scarlet Letter sözleri ve alıntılarını, The Scarlet Letter kitap alıntılarını, The Scarlet Letter en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Onun bulunduğu yerde hemen sihirli minik bir daire oluşur, insanlar birbirini dürter, asla yanına sokulmazlardı. Kızıl damganın neden olduğu bir yalnızlıktı bu; onu taşıyan kadını sarıp sarmalıyor, biraz kendi isteğiyle, biraz da artık düşman olacakları halde, içgüdüsel olarak hâlâ ondan çekinen kent halkının seçimiyle yıllardır sürüp gidiyordu.
Sen ilk adımı atıp yoldan çıktığında kötülüğün tohumlarını atmış oldun; ondan sonra olanlar kaçınılmazdı. Senin bana ihanet edişin günah değil yanılmaydı; şeytanın görevini dört elle sarılarak üstlenen ben de şeytan değilim. Bu bizim kaderimiz. Bırak kara çiçekler istedikleri gibi büyüyüp açsınlar.
Reklam
Çünkü sayın bayan o sizden çok farklı biri, sende olan güçten yoksun o; sen o kızıl damgayı taşıyabiliyorsun ama o yapamaz.
Neden buraya gelmişti sanki? İçine düşüp boğulduğu pişmanlığıyla alay mı ediyordu? Belki de ruhu onunla eğleniyor, yüzü utançtan kızaran melekler ağlarken, şeytan hain kahkahalar atıyordu! Onu oraya çeken bir an bile peşini bırakmayan pişmanlık ve ona sımsıkı bağlı olan kardeşi korkaklıktı. Birincisi onu itirafın eşiğine kadar çekip getirdiğinde, ikincisi hemen koluna yapışıp geri çekiyordu! Zavallı bedbaht insan! Böylesine bir zayıflığın onun kendisini bu kadar suçlu hissetmesine neden olmaya ne hakkı vardı? Suç ancak, çelik gibi sinirleri olanlara yakışır: çünkü o tipler ya suçu taşıyacak kadar güçlü olur ya da taşıyamayacak gibi olduklarında vahşî ve acımasız davranıp tüm kuvvetini toplar onu hemen üzerlerinden atarlar. Bu hassas ve zayıf adam her ikisini de yapamayacağını bildiği halde her iki şıkkı da deniyor, onların birbiriyle iç içe geçip kördüğüm haline gelmelerini engelleyemediğinden, Tanrıya karşı işlediği günah ve bundan dolayı duyduğu pişmanlık arasında sıkışıp kalıyordu.
Rahip tüm benliğiyle gerçeğe inanan bir insandı; özünde gerçek bulunmayan her şeyin sadece bir gölge olduğunu ve hiçbir değere sahip olmadığını düşünürdü. Gerçek olan yaşamın içindeki yaşamdı. Peki, kendisi neydi? Bir cisim mi? Silik bir gölge mi? Üzerinde durduğu mihraptan tüm gücüyle haykırmak, insanlara ne olduğunu açıklamak isteğiyle yanıyor, "Ben, evet karşınızda şu siyah rahip kisvesiyle dikilen ben, bu kutsal mihraba dönüyor, solmuş yüzümü gökyüzüne doğru kaldırıyor, sizin adınıza en yüce varlığa ulaşıp onunla kaynaşmayı üstleniyorum. Günlük yaşamınızda bir aziz gibi karşınızda gördüğünüz ben, ayak izlerimin aydınlattığı yolu izleyerek peşimden gelecek dini bütün insanların kutsal topraklara ulaşacağına inanan sizlerin çocuklarınızı vaftiz ederken elimi alınlarına koyan ben, bu dünyadan ayrılırken söylenenleri uzaklardan geliyormuşçasına dinleyen ölüm döşeğindeki dostlarınızı uğurlayan ben, evet sizin rahibiniz, sayıp inandığınız bu adam, ben bir yalancı ve pisliğim!" demek istiyordu.
Geri171
1.072 öğeden 1.066 ile 1.072 arasındakiler gösteriliyor.