Kalabalıklarda biri aşk dediğinde, "insan konuştu." Diyordum sessizce çünkü aşk, insana yakışır, insanca bir ruhla, kusursuz kelimelerle ve muhakkak cesaretle konuşulabilir bir mevzudur.
Kimilerine bilmedikleri dilden söylenen bir şarkı gibi gelirdim, melodimi severler ama beni anlamazlardı. Kimilerine zalim Firavun'un kızı gibiydim. Kimi için Can, sıcak bir yaren, kimi için erişilmez, ürkütücü bir karanlık öykü kahramanı olurdum. Olurdum, diyorum çünkü hiçbir tabir benimle eş anlamlı değildi.
Her bir zerremle iliklerime kadar hissettiğim bir sızı var içimde. Aşkça neden yaşayamaz bu insanlar? Ben de dahil, neden bu kadar kirliyiz? Kim, ne zaman bizi bu kirli dünyanın pisliğine bulaştırdı? İlk önce kim öğrendi kin tutmayı, hırsı, üç kağıt yapmayı, insan kandırmayı, acı vermeyi, kıskanmayı, paylaşmamayı? Kim, kime, neden öğretti iyiliğin olmadığı her bir tanımı?
Anlatmak, anlaşılır olmak için çabam olmadı. Herkesin tabağına eşit miktarda aynı yemekten koyar hayat ve kim ne kadar yiyebilirse, yediği ile doyar. Kimi sunularını sever kimi tiksinir ya, öylece ortaya konmuş bir ihtiyacım ben. Birinin sebebi, birinin sonucuyum. Bu ikisi arasında yaşar insan hayatı ve yaşıyorum. Kendimce yaşarken yaşananlara eşlik ediyorum.