Din, toplumun bir ürünü değil, ama her zaman bağımsız değişken de değildir; zira sonuçta din, toplum tarafından benimsenen ve yaşanan bir fenomen olduğuna göre toplumdan da etkilenmektedir.
Değişim, basitçe basitçe önceki durum veya varoluş biçimindeki çeşitlenme veya başkalaşmalar olarak tarif edilebilir.
Değişimden söz edildiğinde mutlaka zamandan da söz ediliyor demektir.
Değişimi zamanın dışında veya zamanı değişimin dışında düşünmek olası değildir.
Çünkü değişim, zaman içinde meydana gelir.
Bu anlamda zamanla, her şeyden
Sünnetullah'ın evrenselliği ve değişmezliği ilkesi, tarihteki örnek olaylardan soyutlanan yasaların önemini vurgulamakta; tarihin rastgele olaylar zincirinden ibaret olmadığını, aksine Allah'ın koyduğu yasa ve kurallara göre işlediğini belirtmektedir. Bunun yanında Allah'ın, kimsenin hatırı için davranış tarzını değiştiremeyeceği ve sünnetullahın hiç kimse için ayrım yapmadan işleyen bir süreç olduğu düşüncesini vermekte, bu da bir anlamda tarihin işleyişinde "objektifliğin" olduğunu ima etmektedir.
Esasen ecel ayetlerinde verilmek istenen, yasalar gereği sonu gelmiş bir toplumu kimsenin kurtaramayacağı veya yok oluşunun şartları oluşmamış bir toplumun yıkılmayacağıdır. Ecele toplumların iradesini ortadan kaldıracak şekilde mutlak olarak önceden belirlenmişlik, yani sıkı determinizm anlamı vermenin, Kur'ân'ın büyük bir bölümünü görmezlikten gelmek anlamına geleceği açıktır. Ecel ayetlerinin içinde bulundukları bağlama dikkat edilecek olursa, bu tür ifadelerin, bir toplumun yeterli neden yokken cezalandırılması veya yok olmayı isteyen bir toplumun kurtarılması beklentilerine cevap niteliği taşıdığı görülür.