Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Toplumsal Değişme ve Din

Ejder Okumuş

Toplumsal Değişme ve Din Sözleri ve Alıntıları

Toplumsal Değişme ve Din sözleri ve alıntılarını, Toplumsal Değişme ve Din kitap alıntılarını, Toplumsal Değişme ve Din en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Değişim, hayatın bir kanunu, kainatın bir geleneğidir.
Sayfa 19 - Insan YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Din, toplumun bir ürünü değil, ama her zaman bağımsız değişken de değildir; zira sonuçta din, toplum tarafından benimsenen ve yaşanan bir fenomen olduğuna göre toplumdan da etkilenmektedir.
Sayfa 14 - Insan YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
Sünnetullah'ın evrenselliği ve değişmezliği ilkesi, tarihteki örnek olaylardan soyutlanan yasaların önemini vurgulamakta; tarihin rastgele olaylar zincirinden ibaret olmadığını, aksine Allah'ın koyduğu yasa ve kurallara göre işlediğini belirtmektedir. Bunun yanında Allah'ın, kimsenin hatırı için davranış tarzını değiştiremeyeceği ve sünnetullahın hiç kimse için ayrım yapmadan işleyen bir süreç olduğu düşüncesini vermekte, bu da bir anlamda tarihin işleyişinde "objektifliğin" olduğunu ima etmektedir.
Sayfa 182Kitabı okudu
Değişim
Değişim, basitçe basitçe önceki durum veya varoluş biçimindeki çeşitlenme veya başkalaşmalar olarak tarif edilebilir. Değişimden söz edildiğinde mutlaka zamandan da söz ediliyor demektir. Değişimi zamanın dışında veya zamanı değişimin dışında düşünmek olası değildir. Çünkü değişim, zaman içinde meydana gelir. Bu anlamda zamanla, her şeyden
İnsanlar nefslerinde olanı değiştirmedikçe, verdiği nimeti doğrudan doğruya değiştirmek, onları durup dururken cezalandırmak da helâk etmek Allah'ın sünnetinden değildir.
Sayfa 191Kitabı okudu
Esasen ecel ayetlerinde verilmek istenen, yasalar gereği sonu gelmiş bir toplumu kimsenin kurtaramayacağı veya yok oluşunun şartları oluşmamış bir toplumun yıkılmayacağıdır. Ecele toplumların iradesini ortadan kaldıracak şekilde mutlak olarak önceden belirlenmişlik, yani sıkı determinizm anlamı vermenin, Kur'ân'ın büyük bir bölümünü görmezlikten gelmek anlamına geleceği açıktır. Ecel ayetlerinin içinde bulundukları bağlama dikkat edilecek olursa, bu tür ifadelerin, bir toplumun yeterli neden yokken cezalandırılması veya yok olmayı isteyen bir toplumun kurtarılması beklentilerine cevap niteliği taşıdığı görülür.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Din insanlara belirli bir dünya görüşü sağlar. İnsanlar, dinlerinin etkisiyle bir zihniyete, dünya görüşüne sahip olurlar. İnananlar, dinin kendilerine kazandırdığı zihniyet yapısıyla, sözgelimi dünya ve dünyevî olaylar karşısında nasıl bir tutum ve eylem içinde bulunacaklarını belirlerler. Bu bağlamda örneğin bir inanan, dininin kendisine verdiği zihniyetle dünya karşısında olumsuz veya edilgen bir tutum ve tavır içinde olurken, bir başkası olumlu tutum ve tavır içinde bulunabilmektedir. Şu hâlde insanlar, dine dayanarak, eşyaya, tabiata, sosyal olaylara karşı bir tavır ve tutum içine girerler Dinin verdiği zihniyet ve dünya görüşüyle sosyal olaylara karşı içine girilen tavır ve tutumlar, aile, ekonomi, eğitim, siyaset, sanat, ahlâk gibi toplumun temel kurumlarını içine alacak boyutlardadır.
Herakleitos da bir kişinin aynı nehre iki kez giremeyeceğini ifade ederek her şeyin her zaman değişime uğradığını ileri sürmüştür.
Sayfa 20 - Insan YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Hülasa toplumsal değişim, salt bir ilerlemeyi, gelişmeyi ifade etmediği gibi, bir çözülme veya çöküşü de ifade etmemektedir.
Sayfa 24 - Insan YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Nasıl din ile toplum arasındaki ilişkiler statik değil, dinamik ise, aynı şekilde din ile toplumsal değişim arasındaki ilişkiler de statik değil, dinamiktir.
Sayfa 14 - İnsan YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Reklam
Dinin ve dinî yaşayışın -yukarıda belirtildiği gibi- pek çok boyutu bulunmaktadır. Bütün bu boyutlarıyla, dünyaya karşı geliştirdiği tavır çerçevesinde bir dünya görüşü ve hayat tarzına sahip olan din, insanla salt fert düzleminde değil, ayrıca grup, kurum, kamu ve geniş anlamıyla toplum düzleminde de ilişki içerisine girer. Dolayısıyla din, insanlardan hem fert olarak, hem de cemâat ve toplum olarak isteklerde bulunur. Bu durumda insan gibi dini de salt ferdî yönüyle ele almak tarihî, antropolojik ve sosyolojik gerçekliklerle uyuşmayacaktır. Din de insan gibi bir bütün olarak ele alındığında ancak, sağlıklı sonuçlara gidilebilir ve din-insan ilişkileri konusunda doğru verilere ulaşılabilir.
Esasen İslâm'ın kutsal kitabı Kur'ân dahi toplumla, toplumsal şart, durum veya olaylarla etkileşim hâlinde nâzil olmuş ve günümüze kadar da öyle yorumlanmış, tefsir edilmiştir. Bu bağlamda Kur'ân ayetlerini, toplumsal bağlamlarından, toplumsallıklarından soyutlayarak ele almanın mümkün olmadığını söylemek mümkündür. Fakat her hâlükârda belirtmek gerekir ki orijinal manevî ve dinî bir fenomen olarak İslâm, son tahlilde ortaya çıktığı ortamın bir ürünü de olmayıp bir ölçüde bağımsız ve kendi iç dinamikleri çerçevesinde nev'-i şahsına münhasır, aşkın bir dindir.
Sayfa 139Kitabı okudu
Geleneksel Osmanlı toplumunda kapitalizm, mevcut olmamıştır. Kapitalizmi doğuracak veya besleyecek zihniyet veya ahlâk da mevcut olmamıştır. Fakat İslâm'da çalışma, kazanç ve ibadet arasındaki ilişkilere bakıldığında, çalışıp üretme ve kazanmanın bir ibadet olarak kabul edildiği ve dolayısıyla insanların çalışmaya teşvik edildiği görülür. Ayrıca sosyolojik ve tarihsel olarak İslâm toplumlarına bakıldığında, adı kapitalizm olmasa da kazanma ve mal biriktirmenin var olduğu görülür. Konumuz açısından önemli olan husus ise, İslâm'ın, diğer pek çok alanda olduğu gibi ekonomik değişimlerde de temel faktör olabilmesidir.
Sayfa 132Kitabı okudu
Marx'ın din ile ilgili görüşlerine bakıldığında, dinin afyon olmasından maksadın, insanların kendilerini olaylar, zalim yöneticiler, sıkıntılı sosyal şartlar karşısında batmadan yüzeyde tutunabilmek için kullandıkları bir tür kendi kendini aldatmaca, kendi kendini oyalama veya afyonlama faaliyeti olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bu afyonun geri planında egemenlerin çok önemli roller icra ettikleri de unutulmamalıdır. Esasen Marx'ın kendisi, dinin bir işlevinin afyon olduğunu söylememektedir. Marx, dinin sosyal şartların bir ürünü olduğunu ve dinin başlı başına bir afyon olduğunu ileri sürmektedir. Fakat her hâlükârda dini Marx gibi mutlak olarak sosyal şartlara ve afyona indirgememek kaydıyla, bazı durum veya tarihlerde dinin afyon işlevi gördüğü veya görmüş olabileceği söylenebilir.
Sayfa 112Kitabı okudu
Din, kimlik kazandırma işleviyle insanın içinde yaşadığı sosyal çevrede kendini tanımlamasını, kendi konumu belirlemesini ve bir o kadar da diğerlerine bakış açısını ve tavır alma biçimini tesbit etmesini sağlar.
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.