Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Toros Yüzlü Adam

Rasih Yılmaz

Toros Yüzlü Adam Gönderileri

Toros Yüzlü Adam kitaplarını, Toros Yüzlü Adam sözleri ve alıntılarını, Toros Yüzlü Adam yazarlarını, Toros Yüzlü Adam yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk milliyetçiliği üzerinde büyük oyunların oynandığı yavaş yavaş anlaşılıyordu. Ortada iyi organize edilmiş bir tertip söz konusuydu. Bu sırada aramalar ve tevkifler sürerken 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı da gelmiş çatmıştır. İsmet İnönü bir cumhurbaşkanına yakışmayacak bir konuşmayla törenleri başlatır. İddiaları o kadar korkunçtur ki tabiri caizse halkı birbirine düşürebilecek sözler söyler. Türk milliyetçilerini vatan haini olarak lekelemeye, onları devlet nizamını yıkmak isteyen kişiler olarak takdim etmeye çalışır.
Sayfa 66 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Çıktım... Gülüyordum. Kapıda beni bekleyen polis: 'Galiba seni bırakıyorlar, sevinçlisin!...' dedi. 'Hakikaten kurtulmuş gibi seviniyorum. Felsefeden öyle bir imtihan verdim ki sorma... Hani ben de beğendim.
Sayfa 61 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Reklam
Ben, hiçbir şey duymamış gibi mütemadiyen ona bakıyordum: Bir aralık kendine gelir gibi oldu... 'Aptal aptal yüzüme ne bakıyorsun be?!' diye haykırdı. 'Hakikaten aptallaştım. Ne oluyoruz? Bunun nihayeti 500-600 talebe kahrolsun komünistler, kahrolsun onları himaye edenler dediler... olmuşu bu?... Bu tevkifler, bu sorgular!... Galiba rüya görüyorum. Yahut bir polis romanı okuyorum. Veyahut da ben öyle bir kitap yazmak istiyorum. Bu kitap için siz tam bir tipsiniz... Romanın kahramanı... Size onun için bakıyorum, dedim. 'Ne dedin, ne? Roman mı, masal mı? Hükümeti deviriyordunuz be...' O anda bir şey devrildi amma herhalde devrilen ne kavuktu ne hükümet!... Emniyet müdürü çam deviriyordu? Efendim şu devireceğimiz hukumet nedir, kimdir, nerededir? Testi midir, sandalya mi, masa mı? Yoksa şöyle bir yüklenişte devriliverecek baraka mı?..
Sayfa 60 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Şimdi Emniyet Müdürünün odasındayız. İfademizi alacaklar. Emniyet Müdürü tam C.H.P. tipinde bir adam!. Ense kulak yerinde. Göbek he keza!... Pür azamet!...Pür hiddet!... Odanın bir tarafında gelip gidiyor. Yumruklarını sıkıyor, belki bize vurmak istiyor amma vuramıyor! Fakat vurmak da lazım... Masaya... Masaya vuruyor... Masadaki kalemler, hokkalar emniyet müdürünün azametinden tirtir titriyor!.... Bu durum karşısında sen ne yapıyorsun diyeceksiniz bana. Ben mi? Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Hatta gülüyordum bile... Adamın hali görülecek şeydi. Kalayca körüğü gibi puf puf ediyor, yerde gökte ne kadar toz varsa hepsi havalanıyor, kaşlarının sıra ile biri inip, biri çıkıyordu. Yanında benim ifademi alacak adama: 'İşte domuzun başı, çete başı, bu!" diyor, beni gösteriyordu. Bana: 'Aksekili, dedi... Doğruyu söylemezsen sabaha kadar seninle buradayız."
Sayfa 60 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Mezalimin bini bin para...
Sayfa 59 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Atsız ise: "Bir vatanperver olmak sıfatıyla Türkiye'nin Inkıraz uçurumuna doğru sürüklendiğini görüyorum. Komünistler ve memleketi batırmak isteyenler birbirlerine des- tek olarak memleketin en yüksek mevkilerine çıkarlarken, memleket severler her türlü darbe ile safdışı edilmek istenmektedir.
Sayfa 55 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Reklam
Akan bir su bulanıksa akar akar durulur, İki bacak bir bedeni çekmez olur yorulur, Ecel bir samyeli gibi eser hepsini alır, Ne sevilen bir sevgili, ne çarpan yürek kalır. Serdengeçti
Sayfa 32 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
"Kendi varlığını bile inkar eden 'ide'ci feylesoflardan tutun da en kaba materyalistlere kadar bunların kurdukları fikir sistemleri içerisinde bir hayli dolaştım. Kantları, Kontları gördüm. Hiç biri içimdeki boşluğu dolduramadı. Beni nurlu bir yola çıkaramadı. Nietzsche'nin ihtiras şarkıları, Russo'nun vicdan ve hürriyeti, Spinoza'nın panteizmi, Berkson'un canlı hayat akan felsefesi zaman zaman bütün varlığımı kaplamak istedi. Fakat bu olmadı. Daima bir yanım açıkta kaldı. Aradığımı, aradığımızı yine kendimde, kendimizde, Şark'ta buldum. Mevlana ve Yunus imdadıma yetişti. Bu iki büyük ustanın sesi, felsefesi bana kalbimin atışı kadar canlı, benden bana yakın gözüktü. Beni ayrılık gayrılık tanımayan vahdetci bir dünya görüşüne götürdü. 'İzm'lerin elinden kurtardı. Kalp yollarından geçen her fikir nur oldu. Allah'ı, mutlak hakikatı buldum. Sanat ve fikir, kalp ve akıl, gaybın hiçbir feylesofunda bu iki büyük insanda olduğu kadar birleşemedi. Nifaksız, tezatsız bir görüş! En büyük insanlık en büyük ahlak...Hakikat!.."
Sayfa 31 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
Osman Zeki, o zamanlar felsefe bölümündeki öğrenci- lerin durumunu bakın nasıl anlatıyor; "Herşeyi bilirim iddiasında bulunan bu zavallılar, Karl Marx'ı Marka, Engels'i Engel olarak yazacak ve okuyacak kadar kendi ideolojilerinin bile yabancısıdır. Bu zavallılar, bu solda sıfırlara göre Çanakkale tahtakale, Namık Kemal şişirilmiş bir adam, İstiklal Marşı şairi yobaz ve istik'al harbi kahramanları, şehitler budala idi. Bunlar ceplerin.de para olunca kapitalist sistemleri kabul eder, parası bitince yaman birer proleter olurlar ve aç midelerin türküsünü çağırırlar. Şehvetleri gıcıklanınca ise serbest çiftleşme taraftarı olurlar. Ellerine beş on kuruş geçti mi doğru meyhaneye giderler yahut bir yerde toplanarak bu iffetsizler, şerefsizler güruhu Stalin'in şerefine kadeh kaldırırlar.
Sayfa 30 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
'bomboş bir nesil yetiştiriliyordu'
Hayal Kırıklığı Büyük bir şaşkınlık yaşıyordu Osman Zeki. İlim perdesi arkasında halkın inançlarıyla dalga geçiliyor, tarihi ve ictimai temeller baltalanıyordu. Öğrenciler materyalist bir batağa doğru itilip, insana has özellikler bir kenara atılıyordu. Psikoloji derslerinde ise hayvanları insanlara, insanları hayvanlara çekme gayreti hakimdi. Ve bomboş bir nesil yetiştiriliyordu.
Sayfa 30 - Timaş Yayınları - 1.Baskı - 1998, Mayıs
69 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.