...Demek çeşmenin başını kapan kârlı çıkıyordu. Sonradan bu işin her yerde böyle olduğunu öğrendim. Yaşam büyük bir kavgaydı.Parasına güvenen , bileğine güvenen karşındakini ezmeye çalışıyordu...
Ortada bir pazarlık vardı sanki; konu olan mal bendim. Bana öyle geliyordu. Aslında Rıza amca beni satmıyordu; başından atacak yer arıyordu. Tüm gücümü topladım, zor çıkardım ağzımdan sözleri:
- Başınıza bela oldum, dedim, bırakın gideyim... Başımın çaresine bakmayı bilirim ben. Teşekkür ederim ettiğiniz iyiliklere...
Bakıştılar, kalakaldılar; anlaşılan beklemiyorlardı benden bu sözleri. Birer yudum daha içtiler.
Baba kaşlarını kaldırdı, alnı biraz daha kırıştı:
- Beğendim seni Memet, dedi, yiğit olan kişi böyle konuşur işte! Ulan Rıza iş kalmamış bizde be... Ben neden korkuyorum sen neden korkuyorsun?
- Ekmek kavgası, dedi Rıza amca, bizi yıldıran. Başımızdan korkuyoruz.
- Korktukça büyüyor mu lokmamız? Korktukça daha çok üstümüze gelmiyorlar mı?
- İş aslan ağzında Baba... Ortalık boş gezenle dolu...
- Eğer dayansak birbirimize, kılımıza dokunamazlar. Teke tek vermeye çalışıyoruz kavgamızı - Durdu bir süre, duvarlarda dolaştı gözleri, benden yana döndü - Boş ver, alıyorum Memet kardaşı yanıma. Gelip de aramayanın...
"Odaya baktım. Üç sandalye oturulacak yerleri hasır örgü, bir kilim, bir bavul, bir valiz, bir masa... Unutuyordum yattığım şilte, üzerime örttüğüm battaniye, bir de yastık. Camlarda bembeyaz patiska perdeler vardı.
Yüzünü yıkayınca daha gençleşmiş miydi ne?
- Memet can, dedi, iş var sende...
- Nerden bildin? dedim.
- Yiğit yattığı yerden belli olur derler...
- Yatağımı topladım diye mi?
- Ufak işlerin üstüne düşmeyenler büyük işleri başaramazlar. "