Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

1920 - 1971

Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti

Arsen Avagyan

En Eski Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti Gönderileri

En Eski Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti kitaplarını, en eski Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti sözleri ve alıntılarını, en eski Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti yazarlarını, en eski Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çerkes
Kuzey Kafkasya'nın batı bölgesinde yaşayan halkların (Yakın Doğu ülkelerinde genel olarak "Çerkes" adıyla anılan Şapsuğlar, Adigeler, Abhazlar, Ubihlar ve diğerleri), büyük bir kesiminin, anavatan sınırları dışında yaşadıklarından dolayı Ermeniler, Yahudiler veya İrlandalılar gibi diaspora oluşturmuş halklardandır. Çerkesler, günümüzde yaklaşık 40 ülkeye dağılmış olmakla birlikte, en büyük grup Türkiye'de yaşamaktadır.
Sayfa 7
Burci Hanedanlığı
Çerkes azınlığın Ortadoğu bölgesinde ilk ortaya çıkışı, esir ticaretiyle ilgilidir. Çerkes yöneticilerden meydana gelen "Burci" hanedanlığı tarafından oluşturulan Misir Memlük devleti, Kuzey Kafkasya sınırları dışında bulunan özgün bir "Çerkes" devletine dönüşmüştü.
Sayfa 8
Reklam
Ürdün'de yaşayan Çerkesler, devletin kurucu halkı olarak yerli Araplardan daha fazla imtiyazlara sahip olması, İsrail'de yaşayan Çerkesler için ise, milli benliklerini korumaları ve geliştirmeleri için tüm şartların yerine getirilmiş olmasına rağmen, Türkiye'de gerçekleştirilen Türkleştirme siyaseti sonucunda Çerkeslerin büyük bir kısmı asimile olmuş, "Çerkes" terimi ise etnik olmaktan ziyade, kültürel aidiyetle ilgili kullanılmaya başlanmıştır.
Sayfa 9
Ömer Seyfettin gaza gelirse
1920-1927 sürgünlerinin önemli bir bölümü, Türkiye'yi geçici bir sığınma yeri olarak kabul ederek, kimliğini kaybetmeme ve asimile olmama yönünde çaba sarf etmekte, bu yaklaşımıyla da, artık entegre olup Türk toplumunun bir parçasına dönüşmüş olan, Osmanlı İmparatorluğu'na daha önce göç etmiş dağlılardan ayrılmaktadır. "Büyük Göç" esnasında göç edenlerin nesillerinin birçoğu, Türkiye'yi vatan, kendilerini ise "Kuzey Kafkasya kökenli Türkler" veya "Çerkes Türkler" olarak kabul etmekteydi. Böylelikle, Türkiye Cumhuriyeti başbakanlarından Rauf Orbay, Abhaz kökenli olduğundan bahsetmekten hoşlanmamakta, Türkçülük ideolojisi taraftarı, Çerkes kökenli yazar Ömer Seyfettin, "Türkçe konuşan tüm Müslümanların Türk olduğunu" savunmaktaydı.
Sayfa 11
Türkiye'de yaşayan Kuzey Kafkaslılar için "Çerkes" genel ismi bir "üst kimlik" olmakla birlikte, bunu bir "orta" kimlik olarak kabul etmek daha doğru olur, çünkü Kuzey Kafkasyalılar kendilerini öncelikle etnik aidiyet açısından Ubih, Abhaz, Şapsuğ, Çeçen ve Avar, daha sonra genel olarak "Çerkes" ve ancak bundan sonra "Türk" veya "Türkiyeli" olarak tanımlamaktadır. Bu sonuncusu da üst kimliği belirtmektedir. Kimlik kaybı kenarında bulunanlar kendilerini "Kuzey Kafkasyalı veya Çerkes köklere sahip Türkler" olarak adlandırmaktadır. Anavatanda ve diasporada yaşayan dağlıların, anavatanda veya diasporada vuku bulan farklı tarihi gelişmelerden dolayı kimlikleri arasında varolan farkı da hesaba katmak gerekmektedir.
Sayfa 12
Türk toplumu tarafından da Kuzey Kafkasyali eski ve yeni sürgünlere farklı gözle bakılmaktaydı. 1953 yılında İstanbul'da yayınlanan "Kafkas" dergisinin kurucusu ve editörü İsmail Ziya Bersis, "Kafkasyalılar ve Çerkesler" makalesinde, okurlarından birinin, "Sizin Kafkasya'yla ne ilginiz var? Sizin atalarınız 93 (1877-1878) Rus Savaşı'ndan sonra göç etmiş, burada yerleşmiş, daha doğrusu Türkleşmişlerdir!", yazdığını belirtmektedir.
Sayfa 13
Reklam
Türkiye'nin etnik mozaiğinde Çerkeslerin öneminin anlaşılması için, Çerkeslerin, Türkler ve Kürtlerden sonra üçüncü unsur oldukları, orduda ve özel teşkilatlarda ise yüzde olarak ilk sırada bulunduklarını belirtmek yeterli olacaktır.
Sayfa 14
Cemiyetin Kafkasya'daki girişimlerinin katılımcısı "Çerkes Ittihat ve Teavin Cemiyeti" ile "Şimal-ı Kafkasya Cemiyet-i Siyasiyesi" üyesi Mustafa Butbay anılarında, "Şimal-ı Kafkasya Cemiyet-i Siyasiyesi'nin, Türkiye'de Kafkas siyasetinin şekillendirilmesiyle uğraşan özel bir kurum olduğunu belirtmektedir. Bu açıdan, üye kabulü çok gizli olup, sadece İttihat'ın güvenini kazanmış kişiler üye olabilmekteydi. Butbay, "Herhangi bir milli gaye olmadı, olanı da arka planda kalmıştı. Cemiyet, Talat ve Enver'in yönetiminde bulunmaktaydı. Bu paşalardan birinin "İslamcı", diğerinin ise "Milliyetçi" olması hesaba katıldığında, Kafkas Cemiyeti'nin bu iki emeli birleştirdiği görülür", diye belirtmektedir.
Sayfa 26
Enverin hayalleri
"Teşkilat-ı Mahsusa”, Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilmesinden sonra da faaliyetine son vermemiş, milli hareketin şekillenmesi konusunda önemli mekanizmalardan birine dönüşmüştür. 1919-1922 yıllarındaki milliyetçi hareket döneminde "Teşkilat-ı Mahsusa'nın imkânları, özellikle de Kafkasya'da, Türkmenistan'da ve Hindistan'da hâsıl olan geniş ajan şebekesi, Bolşeviklerle kurulan ilişkiler esnasında Enver Paşa tarafından koz olarak kullanılmak istenir. Enver Paşa, bu teşkilat vasıtasıyla topyekûn Müslüman ihtilal komitesi oluşturma hayalleri kurmaktaydı.
Sayfa 27
Kuzey Kafkasyalı Etkisi
Türkiye Cumhuriyeti'nin günümüzdeki istihbarat kuruluşunun temeli olması ve Kuzey Kafkasya kurumlarını kullanma stratejisinin günümüze kadar süregeldiğini göz önünde bulundurup, özellikle de Türk istihbarat birimlerinde Çerkeslerin ağırlıklı konumda bulunma geleneğinin "Teşkilat-ı Mahsusa"nın kuruluşuyla yerleşmiş olup, kuruluş anından, feshedildiğine dair resmi açıklamaya kadar tüm yöneticilerinin Kuzey Kafkasya kökenli olduğu ...
Sayfa 27
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.