Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

1920 - 1971

Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti

Arsen Avagyan

Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti Gönderileri

Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti kitaplarını, Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti sözleri ve alıntılarını, Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti yazarlarını, Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
291 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
KUZEY KAFKASYADAN GELENLER
Anadolu ve Kafkasya coğrafyası milletlerin çok fazla bir araya gelip, bir arada yaşadığı coğrafya olmuştur. Çok uzun zamandır vuku bulan bu durumlardan dolayı iki coğrafyada da çok çeşitli milletlere denk gelebiliyoruz. Yaşadığımız bu coğrafyaya 1800’lü yıllarda yoğun bir şekilde gelmeye başlayan Kuzey Kafkasya milletleri ise bu eserin ana
Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi Muhacereti
Türk Dış Siyasetinde Kuzey Kafkasya Siyasi MuhaceretiArsen Avagyan · Belge Yayınları · 20131 okunma
Kırbaç
Kuzey Kafkasya cemaatinde, 1969-1970 yıllarında yayınlanan ve Çerkes aydınlanı üzerinde büyük bir etki yapmış olan sekiz sayfalık "Kamçi" "aylık siyasi gazetesi", Türkiye tarafından güdülen hem iç, hem de diş siyasete karşı gelişmelerin büyümesinin en iyi örneğidir. Toplam on sayi yayınlandıktan sonra Türkiye yönetimi tarafından gazete kapattırılır, çünkü diğer tüm Kuzey Kafkas yayınlarının aksine "Kırbaç", net olarak vurgulanmış bir "Çerkes yanlısı (Circassianist)" yönelime sahipti.
Sayfa 271
Reklam
SSCB'nin sadece savaşta galip gelmekle kalmayıp, daha da güçlenmesi, 1920'li mülteciler üzerinde ağır bir etki bırakmıştır. Savaş sonunda arkadaşlarının tutuklanması ve farklı ülkelerde yaşayan sürgünlerin bazı tanınmış liderlerinin, örneğin Stepan Bandera'nın KGB ajanları tarafından öldürülmeleri bu etkiyi çoğaltmıştır.
Sayfa 269
Ankara'daki "Kuzey Kafkasya Kültür Derneği", kuruluşunun ilk yıllarında sadece kültürel çalışmalarla ilgilendikten sonra, ileriki yıllarda daha aktif olarak toplumsal faaliyetlere başlar ve hatta Türkiye'de faaliyet gösteren ilk Çerkes kuruluşu olarak 1960'lı yılların ikinci yarısında SSCB'ndeki "Rodina" (Vatan) komitesi aracılığıyla, Kuzey Kafkasya'da yaşayan vatandaşları ile ilişki kurar, bu ise Çerkes cemaati için görülmemiş bir olaydır.
Sayfa 264
1950'li yıllar
Daha 1950'li lerde Almanya ve Türkiye'de yayınlanan kitaplarında Çerkes yazarlar, Çerkeslerin Türkiye tarihi ve kültüründeki rolüne dikkat çekmekteydi. Örnegin, tarihçi R. Traho, 1956 yılında Münih'te yayınladığı "Çerkesler" kitabında "Çerkes sürgünlerinin 1864 yılında Osmanlı İmparatorluğu'nda oynamış olduğu ve günümüzde Türkiye Cumhuriyeti'nde oynadığı önemli rolü vurgulamakta ve gururla, Türkiye Cumhuriyeti meclisinde 40'a yakin milletvekili ve çok sayıda diplomat ve bakanın Çerkes kökenli olduğunu belirtmektedir".
Sayfa 257
Şehire Yerleşen Çerkes Gençleri
Şehirlere yerleşen Çerkes gençleri, köylerde bulunan geleneksel Kuzey Kafkasya ortamıyla bağlarını kaybederek, milli asimilasyon tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Şehre yerleşen gençlik arasında, özellikle de karışık evlilikler durumunda, milli asimilasyonun genelde gönüllü olması bu tehlikenin büyümesine katkı sağlamıştır.
Sayfa 244
Reklam
Çerkes Köyleri
Köyler, Kafkas aile modelini koruyarak, büyük aileler halinde yaşama, büyüklere saygı duyup, kesinlikle onlara tabi olma konusunda Kuzey Kafkasya stiliyle yaşamaktaydi. Milli asimilasyona tepkinin en etkili yöntemlerinden biri de, geleneksel aile modeli haricinde çocuklara anadilini öğretmek, köyde ve ailede ana dilde konuşmak, köy dahilinde Türkçe konuşmaktan imtina etmek ve Türkçeyi sadece gerekli olduğu zaman, örneğin gelen devlet görevlisiyle konuşurken veya şehre gidildiğinde kullanmaktır.
Sayfa 242
Atatürk'ün Olması ve Olmaması
Bir diğer özellik ise, 1940'lı yılların ikinci yarısındaki Türkiye, 1930'lu yıllarla karşılaştırıldığında eski önemi büyük oranda yitirmiş olan bir devletti. Türkiye, dışişleri siyaseti konularının çözümü için 1920-1930'lu yıllarda Sovyet karşıtı muharecetini kullanma konusunda büyük imkânlara sahipken, bu imkänlar Ikinci Dünya Savaşı sonrasında sınırlaydı.
Sayfa 237 - Bu dönemde Türkiye'nin kendisi bir hamiye gereksinim duymaktaydı ve bu rolü ABD üstlendi.
Müttefikler Bu İşi Biliyor
Müttefiklerin, kendi kontrolleri altındaki bölgede bulunan tüm Sovyet vatandaşlarına aynı yaklaşımı göstermediğini belirtmek gerekir. Genellikle ilkokul bitirmiş olan kişilerden oluşan ve düşünce kapasiteleri açısından ilgi çekmeyen lejyonerler hemen Sovyet yönetimine teslim edilirken profesörler, doçentler, bilim doktorları SSCB'ne dönmeyip, kalmaları için ikna edilmekteydi.
Sayfa 235
"O zaman, Türki kökenli mültecilerin, Türkmenlerin, Özbeklerin, Kazakların, Kırgızların, Tatarların Türkiye'ye nakledilmesiyle ilgili Münih'te bir komite kurulmuş, belirtilen milletlerden oluşan sürgünleri Türk olarak kabul edip, ilgili kimlikler vererek askeri yönetim düzeyinde koruma altına alınmaktaydı. Böylece, Tübingen'i terk ederek, Münih'e taşındık. Baktık ki, gerçekten de Türk komitesi, Türki kökenli tüm kaçakları koruması altına almış, büyük bir kampa nakletmiş, gıda ihtiyaçlarını karşılamış ve bu insanları Türkiye'ye nakletmek için çalışmalar yapmakta....tekrar 1946 yılında kampımızı Yukarı Bavyera'daki Mutewald şehrinde bulunan Alman dağ topçularının eski garnizonlarına taşıdılar. Bavyera'da konuşlandırılan Amerikan ordusunun Türk temsilci Yüzbaşı İhsan Unes, Münih'teki Türk komitesinin desteğiyle kampımiza gelerek Türkiye'ye nakledilecek olanları kaydetti....Halbuki bu Türklerin Türkiye'ye göçmesinin hiç de kolay olmadığı ortaya çıktı. Birincisi, Türkiye Büyak Millet Meclisi, bu insanlar arasında çok sayıda casusun olabileceği konusunda rahatsızlık duymaktaydı, ikincisi ise Sovyetler Birliği'nin, bu insanların kendisine teslim edilmesi yönündeki baskısı müttefikler ve bu arada Türkiye üzerinde artmaktaydı.
Sayfa 234
Reklam
İkinci Dünya Savaşı sonunda Kafkasya'dan Türkiye'ye kaçmayı başaran bir grup dağlı ve Türk Sinop'ta tutuklanır. Şehirdeki garnizonun komutanı İsmail Berkok, kaçakları Sovyet yönetimine teslim etme emrine rağmen “Ben böyle bir lekeyi kendime konduramam", diyerek emri uygulamayı reddeder ve bu sebepten dolayı görevinden alınır, fakat kaçaklar SSCB'ne dönmekten kurtulur. Berkok'un olayı münferitti, çünkü Türk hükümeti Avrupa'dan lejyonerleri toplayarak Türkiye'ye nakletmekle birlikte, içlerinde Türk kökenlilerin de bulunduğu, kendi topraklarında bulunan bir dizi Sovyet vatandaşını SSCB'ne teslim etmeye mecbur olur. Türk diplomat Feridun Cemal Erkin'e göre, bu adım Türkiye için olumsuz sonuçlar doğurmuş, Sovyet yönetimi bunu Türkiye'nin zayıflığının bir kanıtı olarak görmüştür.
Sayfa 231
Kuzey Kafkasyalılar ve Kozaklar kendilerini bekleyeni çok iyi tasavvur ettiklerinden, kaçmaya kalkışır, fakat Ingiliz askerlerinin açtığı ateş sonucunda 700 kişi oracıkta öldürülür. Kalanlar ise 29 Mayısta Judenburg'a nekledilip, Sovyet kumandanlığina teslim edilir. Sultan Girey, General Vlasov ile General Skuro SSCB'nde ölüm cezasına çarptırılır. Ulusal birliklerin askerlerinden %20'si SSCB'nde ya kurşuna dizilir, ya da ölüm cezasından farkı olmayan, 20 yıl zorunlu ağır çalışma kamplarına mahkûm edilir.
Sayfa 229
2. Dünya Savaşı Sonrası Süreç
Lejyonerlerin ve gönüllü askerlerin vatana dönüş süreci, birkaç trajik olayla göze çarpmaktadir. Genelde Sovyet ordularına karşı savaşmış olan gönüllülerden oluşan zorla vatana döndürülenler, SSCB'ne döndükten sonra kendilerini bekleyen akıbetin bilincinde olarak toplu olarak intihar etmekteydi.
Sayfa 229
Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonraki yıllarda Türk toplumunda Pantürkizm fikrinin zayıflamasıyla birlikte, Kadircan Kaflı da Kuzey Kafkasya halklarının Türk kökleriyle ilgi tezinde bazı değişiklikler yaparak, milliyet yaklaşımından siyasiye geçiş yapar. Böylece, Pşimaho Kosok'un anılanma önsözünde "Kuzey Kafkasya'da bir çok diller konuşulursa da, hakim olan dil Türkçe. Nitekim, bu konuda yapılan bir kaç kongrede Türkçe, devlet dili olarak kabul edilmiştir. Kuzey Kafkasya halkının en az yüzde doksanı Türk ve Müslümandır" diye yazmaktadır.
Sayfa 219
Pantürkist Hareketi
Pantürkist hareketi fikrinin Türk toplumunda gelişmesinin doğrudan sonucu, benzer düşüncelerin Çerkes azınlık arasında da yayılması olmuştur. Türkiye'deki Çerkes toplumunun aydınları tarafından, Pantürkizm ve Kafkasya'nin kurtarılması planlarının ilişkisi ile Kafkasyalıların Türk orijinli oldukları fikri ortaya atılır.
Sayfa 217
52 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.