Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984)

Türk Edebiyatı Dergisi

En Eski Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) Gönderileri

En Eski Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) kitaplarını, en eski Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) sözleri ve alıntılarını, en eski Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) yazarlarını, en eski Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dilimizi yaşatan, günümüzü renklendiren, bize her iklimden unsurlar getirip, kültürü, hayali ve sevki ile, onlardan eserler döşeyen şairlerle yazarlar, tanınmalı ve sevilmelidirler. Son zamanlarda biz bu kadarını bile yapmıyoruz. Ustaya, âdeta hınç beslemekteyiz. Okumamakta, tanımamakta, sevmemekteyiz. Gençlerin onları sevmesine kılavuz olacağımız yerde, gençlikle onların arasına sed çekmekteyiz.
Sayfa 4 - Ahmet KabaklıKitabı okudu
İnsanı insan, milleti millet yapan: hafıza. Düşünce, bütünü kucaklamak, dünü yarına bağlamak. Olan'ı bilmeden olacağı fethedebilir miyiz? Sıhhatli toplumlar kendileri kalarak değişenlerdir. İçtimaî uzviyet iki zıt kanuna uyarak gelişir: Devam etme ve yenileşme. Bu iki temâyülün dengeye kavuşması, sağlam bir toplumun ayırıcı vasfıdır. Biz. Tanzimat'tan bu yana teceddüt illetine yakalanmışız. Her gün yeni bir oyuncak peşinde koşan çılgın ve şımarık koca bebekler. Anarşi, muvakkat ve mevzii bir hastalıktır. Heyhat.. derdimiz çok daha vahim. Dilimizde karşılığı bulunmayan bu illete, frenkler, anomi diyorlar. Anomi: her değerin, her kanunun, her kuralın yok oluşu.
Sayfa 6 - Cemil MeriçKitabı okudu
Reklam
Divan şiirinin en sevimsiz en soğuk yanı, Fahriye. Klâsik edebiyatta "ben"e yer yoktur. Goethe, romantizmi hasta bir cereyan olarak damgalar. Çünkü romantizm, yazarın iç dünyasına, yani "ben"e tutulan bir dev aynası. Bununla beraber, "el emrü fevkâl edeb" mazeretine sığınarak, ne yaptığımı değil, ne yapmak istediğimi anlatmaya çalışacağım.
Sayfa 6 - Cemil MeriçKitabı okudu
-Sizce Hind düşüncesi çağımız insanına ne getiriyor? -İnsanı. İnsan sevgisini. Feragati. O ülke düşünce hürriyetinin vatanıdır. Zavallı Asya, ne iftiralara uğramış! Yunanlı yobazdır, Sokrat'ı zehirler. Aristo'yu kaçmıya zorlar. Roma, düşüneni arslanlara parçalatır. Ya engizisyon? Avrupa toleransı öğreninciye kadar kimleri yakmadı. Hind, insanı tanrılaştıran ülke. İnsanı, yani insan düşüncesini. Çağımızın en büyük ızdırabı: kini. Hobbes'un sözü bizim için gerçeğin ta kendisi: insan insanın kurdudur. Dün Batı'yı mahkûm ediyorduk, bugün Doğu'yu küçümsüyoruz. Yalnız Doğu'yu mu? Hind bize, her türlü inanca söz hakkı tanımayı öğretiyor.
Sayfa 6 - Cemil MeriçKitabı okudu
Kendi edebiyatını, kendi düşünce tarihini tanımayana insan demek bile aşırı nezaket olur. Bir İtalyan delikanlısı, yedi asır önce yazılan İlâhî Komedya'yı gürül gürül okuyup anlar. Bir asır öncesine uzanabilecek kaç üniversite hocası var? Elli yıllık maziyle tefekkür de, medeniyet de olmaz.
Sayfa 7 - Cemil MeriçKitabı okudu
- Sizce aydınlarımızın eksiklikleri nelerdir? -Sevgi, daha doğrusu, tesamuh. Aydın, insanından kopmuş; kendini de tanımıyor, dünyayı da. Dilini kaybeden, mavera ile göbek bağını koparan bu zavallı, tam bir boşluk içindedir. Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan, mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur. Maruz kalmaz, seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişi. Aydını yapan, uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüs.
Sayfa 7 - Cemil MeriçKitabı okudu
Reklam
Düşüncelerine üslub güzelliği giydirmeyi iyi bilen Cemil Meriç, hayatı, kültürü ve meseleleri kütüphane pencerelerinden gören bir yazardır. Onun için kitaplarını, yazılarını birkaç kere okumalı, okurken yalnız Cemil beyin değil, çağlar boyunca Yunan, Hind, Arab, Doğu ve Batı düşünürlerinin bakış tarzlarını da beraber öğrenmeli. Cemil Meriç, bilgiyi düşünce içinde yoğurarak, yahut düşünce ile bilgiyi "hal-hamur" ederek veren bir mizaçtır. Yazdığı konulara getirdiği yüzlerce şahidi de dikkatle dinlemeli ki, çok yönlü bilgi ve izahlara varılabilsin. Biz gazete yazarları, olaydan, gündelikten, tabiattan ve hadiseden çıkarak kültüre, yoruma ve düşünceye gitmeğe çalışırız. Cemil Meriç hoca ise vaka ve gerçeklere ancak kültür, yorum ve düşünce ile yaklaşabilir. Bir müşkilimizi hal için, insan, düşünce, felsefe, edebiyat, iktisat ve ilimler tarihinin bitip tükenmez yapraklarını, kamusları, ansiklopedileri, arşivleri önünüze açmağa üşünmez. İnanılmaz bir hafızası, imrenilecek gayreti ve "iddiası" vardır.
Sayfa 10 - Ahmet KabaklıKitabı okudu
Yugoslavya'ya giderken üstâdın Bu Ülke ile Umrandan Uygarlığa isimli kitaplarını beraberimde götürmüştüm. Üslübundaki mükemmel güzellik, beni hiç yalnız bırakmamıştı. İnsanı şaşırtacak kadar zengin olan Doğu ve Batı kültürü, tarihimize ve medeniyetimize bakış tarzı, Batı'yı en kesin çizgilerle ortaya koymaktaki başarısı, benim dikkatimi de kendi üzerinde toplamış, yazılarının tiryakisi yapmıştı. Bu bakımdan, Cemil Meriç isminin, bizde uyandırdığı duygularla Şar Dağı'ndan mermer şadırvana sanki yeniden su geldi. Bütün çeşmelerden ince bir ilahi başladı. Yatsı namazında selâm veren dervişler, çevremizi aldılar. Velhasıl Harabati Baba Tekkesi yeniden eski ruhuna kavuştu.
Sayfa 12 - Yavuz Bülent BakilerKitabı okudu
Argo, kanundan kaçanların dili. Uydurma dil, tarihten kaçanların... Argo, korkunun ördüğü duvar, Uydurma dil, şuursuzluğun. Biri günahları gizleyen peçe, öteki irfânı boğan kement... Argo, yaralı bir vicdânın sesi, uydurma dil, hafızasını kaybeden bir neslin. Argo, her ülkenin, uydurma dil, ülkesizlerin!
Sayfa 12 - Cemil MeriçKitabı okudu
Tanzimat sonrası Türk aydınına en çok yakışan sıfat: Müstağrip. Edebiyatımız bir gölge-edebiyat: Düşüncemiz bir gölge düşünce. Üç edebi nevi îtibardadır: taklit, intihal, tercüme. Ama zirvelerin hiçbirini tanımıyorduk. Avrupa'yı Avrupa yapan düşünce fâtihleriyle temâsımız yasaktı. Türkçe konuşan birer Fransızdık. Genç Batı'nın her nazına, her cilvesine katlanan, ihtiyar birer aşık olduk. Avam bizi anlıyamaz diyorduk; avam, yani kendi insanımız. "Dostoyevski, Avrupa'yı kendimizden çok daha iyi tanıyoruz diyor. Biz, ne kendimizi tanıyoruz ne Avrupa'yı. Tarihimiz, mührü sökülmemiş bir hazine. Sosyologlarımız, bir kızılderili köyünü keşfe gider gibi, alan çalışmalanna koyuluyorlar. Türk düşünce tarihi, ülkesiyle göbek bağını koparan bir intelijansiya'nın dramı. Bu bahtsız kafilenin, bayrağını taşıyacağı içtimai bir sınıf yok. Vatanında gariptir. Alkışlayıcısı: Ekalliyet ve Avrupa.
Sayfa 12 - Cemil MeriçKitabı okudu
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.