Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984)

Türk Edebiyatı Dergisi

Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) Gönderileri

Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) kitaplarını, Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) sözleri ve alıntılarını, Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) yazarlarını, Türk Edebiyatı Dergisi - Sayı: 126 (Nisan 1984) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugün cemiyet mânânın peşindedir. Cemiyetimizin hukukî ve dini sahada âlime. bilgiye ihtiyacı ortadadır. Hukuk mekteplerimizde İslâm Hukuku yoktur. Halbuki izinden koştuğumuz Batı, İslâm Akademileri kurmuş: fakültelerinde ayrı bir kürsü olarak İslam'ı inceliyor: bu yönde de İslâm ülkelerini etkilemeye çalışıyorlar.
Türkiye'de mukayeseli edebiyat kürsüleri kurulmalı ve bu dersler eski edebiyatımız için Arab ve Fars edebiyatlarını çok iyi bilen, yeni edebiyatımız için Fransız ve Batı edebiyatını çok iyi bilen kimseler tarafından okutulmalıdır. Düşünüyorum da rahmetli Fazıl Ahmed Aykaç birincisini, rahmetli Abdülhak Şinasi Hisar ikincisini ne kadar iyi okutabilirlerdi! Yaşayanlardan dünya edebiyatı kavramına sahip ve gerek batıyı gerek doğuyu iyi bilen Cemil Meriç'in adı hatırıma geliyor.
Reklam
Bir felaket manzarası, acı bir olay, dertli bir insan karşısında suçlu benmişim, bütün bunlara ben sebep olmuşum gibi kimsenin yüzüne bakamam, kimseyle konuşmak istemem.
Biz orta mektebte anladık ki, bizim dilimiz "Türk dili"dir. "Şah bunu niye yasak etmiştir?" diye düşündüğümüzde anladık ki, bizim en büyük düşmanımız, budur. Bizim edebiyatımızın, kültürümüzün gelişmesine mâni olmuşlardı. Bunun sebeplerini ortadan kaldırmayı düşünüyorduk. Bunun için de gizli bir teşkilât kurduk. Bu teşkilatın adı "Ulduz" idi. Şah'a karşı mücadele edebilmek için askeri mekteblere girmek kararı aldık. Ne yazık ki, bizi bir "serheng" (çavuş, kawas) ele verdi. Çünki kendisi sosyalist düşünceliydi. Onlar da Şah'a karşı ayrı bir teşkilât kurmuşlardı. Bunlar da daha sonra yakalandılar, bizi yakalatan "serheng" de idam edildi.
Ben, cenneti çalınan çocuklara üzülüyorum; sen, üşüyen papatyalara. Üzüntülerimizin kaynağında sevgi var, sevgilerimizin kaynağında Allah duygusu.. Ben, "çocuklar cennetten mahrum bırakılmasın!." diyorum. Sen, "Küçücük evler yapalım.. içlerinde küçücük sobalar yakalım: Papatyalar üşümesin!." diyorsun.. İsteklerimizin kaynağında merhamet var, merhametlerimizin kaynağında Allah korkusu..
Dilimizi yaşatan, günümüzü renklendiren, bize her iklimden unsurlar getirip, kültürü, hayali ve sevki ile, onlardan eserler döşeyen şairlerle yazarlar, tanınmalı ve sevilmelidirler. Son zamanlarda biz bu kadarını bile yapmıyoruz. Ustaya, âdeta hınç beslemekteyiz. Okumamakta, tanımamakta, sevmemekteyiz. Gençlerin onları sevmesine kılavuz olacağımız yerde, gençlikle onların arasına sed çekmekteyiz.
Reklam
Ölümsüzleşmek milyonlarca budalanın dudağında tebessümleşmek ve binlerce yıl anlaşılmadan tekrarlanmak, kirlenmek, genelleşmek. Edebiyat, cehennemin ta kendisi.
Batı'nın yeniçerileri olan aydınlar eliyle; maddeci kültüre dayanan, gücü ve küstahlığı gençliğinden gelen ve tarih boyunca Türk-İslâm medeniyetinin alternatifi olan Batı medeniyetine peşkeş çekilir. Tanzimat'tan beri "dilleri de dinleri de başka" olan aydınlar, değerlerine ters düştüğü halktan kopar. Böylece bir millet irfandan kültüre, umrandan uygarlığa sürülmüş olur. Böyle bir ortamda, her namuslu aydın gibi sanatçıya da yüklenen çok önemli bir sorumluluk vardır Cemil Meriç'e göre: "Yolunu şaşıran sözde aydınları kızmadan, sabırsızlanmadan irşada çalışmak. Sanat da din gibi ayırmaz birleştirir."
-Sizce Hind düşüncesi çağımız insanına ne getiriyor? -İnsanı. İnsan sevgisini. Feragati. O ülke düşünce hürriyetinin vatanıdır. Zavallı Asya, ne iftiralara uğramış! Yunanlı yobazdır, Sokrat'ı zehirler. Aristo'yu kaçmıya zorlar. Roma, düşüneni arslanlara parçalatır. Ya engizisyon? Avrupa toleransı öğreninciye kadar kimleri yakmadı. Hind, insanı tanrılaştıran ülke. İnsanı, yani insan düşüncesini. Çağımızın en büyük ızdırabı: kini. Hobbes'un sözü bizim için gerçeğin ta kendisi: insan insanın kurdudur. Dün Batı'yı mahkûm ediyorduk, bugün Doğu'yu küçümsüyoruz. Yalnız Doğu'yu mu? Hind bize, her türlü inanca söz hakkı tanımayı öğretiyor.
Yüzyıllar boyunca, hemen her millette o kadar kitabın yazılması ve insanların da onları okumaktan bir an bile geri durmamalarının asıl sebebi; hiç şüphesiz kendi varlıklarının şuuruna erebilme ve yeni şeyler öğrenebilme, bu sayede ilerleyip, yükselme isteklerine bağlıdır. O hâlde, yerinde saymak istemeyen, ileriye dönük hamleler yapmak arzusunu taşıyan terdierin ve milletlerin vazgeçilmez hedeflerinden birisi de, okumak olmalıdır. Zihinler; ancak o takdirde dar bir koridora hapsolup, kabuklaşmaktan, şahıslara ve olaylara kısır bir açıdan bakmaktan, isabetsiz ve hissi hükümler vermekten kurtulurlar. Okumaktan, bilgisini artırıp, ufkunu genişletmekten korkan tembeller; dünyaya, çevrelerinde olmuş ve olacaklara akıl erdiremeyen, ayak uyduramayan dar kafalılardır. Bu gibiler, çoğu zaman bilmiş tavırlar takınarak hissi ve peşin hükümlü olurlar. Düşünmeden, muhakeme etmeden akıllarınca gelişigüzel kararlar alırlar, hükümler verirler. Çünki bunların, öncelikle hayata bakış tarzları kısırdır. Kendilerinin de tam anlamıyla idrak edemedikleri, -okumadıkları için- idrâk etmek üzere de hiçbir çaba göstermedikleri bir labirentin içinde, döner dururlar.
54 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.