Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Devrin Yazılamayan Gerçekleri

Türkçe Ezan ve Menderes

Mustafa Armağan

Türkçe Ezan ve Menderes Sözleri ve Alıntıları

Türkçe Ezan ve Menderes sözleri ve alıntılarını, Türkçe Ezan ve Menderes kitap alıntılarını, Türkçe Ezan ve Menderes en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
EZANI TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ KONUSUNDA KANUNİ SÜREÇ
Ezanın Türkçesi olarak... kabul edildikten sonra Diyanet İşleri Başkanlığı bir genelgeyle bu metni camilere göndermiştir (18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelge). Genelgeden 6 ay kadar sonra bu defa uygulamada gösterilen bazı gevşeklikler üzerine yine Diyanet İşleri Baş. kanlığı müftülüklere gönderdiği yazıda, ezanı Türkçe okumayan din görevlilerinin kesin bir şekilde cezalandırılacaklarını bildirmiştir. Ancak zannedildiği gibi Atatürk döneminde ezan hakkında kanuni bir düzenlemeye gidilmemiş, mesele Diyanet'in, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün (ki cami görevlilerinin maaşları o zamanlar Vakıflar Müdürlüğünden ödeniyordu) ve Emniyet'in bir iç işi olarak görülmüştür. Kanuni düzenleme için 8 yıl daha geçecek ve 2 Haziran 1941 gününü beklemek gerekecektir. Pek inandırıcı bir gerekçe gibi görünmüyor ama Prof. Seçil Akgün gibi araştırmacılar, “Türkçe dua ve ezan işi devletin dine karışması olarak yorumlanabileceğinden”, yani laikliğe aykırı bir hareket olacağından dolayı Atatürk'ün yasağı resmiyete dökmekten kaçındığını yazmaktadırlar.
"FELAH" KELİMESİ NEDEN TÜRKÇELEŞTİRİLMEDİ?
Ezanın özellikle Türkçeleştirilmeyen yegane kelimesi “felah”tır, bunun sebebi de “kurtuluş” yapılırsa bazı yanlış anlamalara veya kötü niyetlilerin suistimaline açık bir nokta kalır endişesidir. İstanbul'da o zamanlar Rumların oturduğu Kurtuluş semtinin eski ismi Tatavla idi. 1930 yılında vuku bulan bir yangından sonra ismi değiştirilmişti. Ezandaki o ibare “Haydin Kurtuluş'a” diye tercüme edilse dolmuş kâhyalarının sözlerine berzetileceğinden çekinilmişti. Öte yandan bazıları bunu “rejimden”, yani “Cumhuriyetten kurtuluşa” şeklinde anlayacak ve alay konusu olarak istismar edilebilecekti. Bir başka yoruma göre ise “Felah'ın “kurtuluş” anlamına geldiği bilinirse namazın kurtuluş olduğu anlaşılacaktır ki bu durum namaz kılmayan yöneticilerin işine gelmeyecektir.” Hangisi daha etkili olmuştur bilmiyoruz ama bildiğimiz, bu sözde ezanı Türkçeleştirme girişiminin “felah” kelimesinin surları önünde durduğu ve onu Arapça değil Türkçe kabul etmiş olduğudur!
Reklam
Ziya Gökalp 1915'te kaleme aldığı “Vatan” başlıklı şiirde tamamen başka bir telden çalmaktaydı. Onun derdi, ezanın maneviyatı değil, dilidir. Gökalp vatan ile dili özdeşleştirdiği şiirinde şöyle düşünür: Madem dilimiz Türkçedir, ibadetlerimiz, hatta Kur'an da Türkçe olmalıdır. Yahya Kemal, 1922 yılında âdeta gelecekte olacakları sezmiş gibidir. 10 yıl sonra uygulamaya geçirilecek olan Ziya Gökalp'in “Türkçe ezan” hakkındaki tehlikeli görüşlerine nazire yazarcasına, makalesini şu iç burkucu cümlelerle noktalar: Biz ki minareler ve ağaçlar arasında ezan seslerini işiterek büyüdük. O mübarek muhitten çok sonra ayrıldık. Biz böyle bir sabah namazında anne millete tekrar dönebiliriz. Fakat minaresiz ve ezansız semtlerde doğan, Frenk terbiyesiyle ye. tişen Türk çocukları dönecekleri yeri hatırlamayacaklar. Yahya Kemal'in o anlamlı “Ezansız semtler” başlıklı yazısı bana Türkiye'de 1932”de başlayıp 1950” de sona eren 18 yıllık ezan fetretini hatırlatır. Hatta neredeyse bu fetret tehlikesine karşı yazılmış izlenimi verir. Şairin “Ezansız semtler” dediği Frenk (Batılı) hayat tarzının hâkim olduğu yerlerde yaşayanlar, “anne millet”in kucağından ayrılıp başka, “biz”e yabancı bir yola girmişlerdir. Ancak ezanlı semtlerde doğan neslin, hafızalarında da olsa o manevi varlığı yaşatmaya devam ettiği içindir ki, günün birinde milletin kucağına geri dönüş imkânları mevcuttur. Asıl üzülünecek nokta şudur ki, bir sonraki nesil böyle bir imkândan mahrum kalacaktır.
Henüz Türkiye'de ezanın Arapça okunmasının yasaklandığı günlere 10 koca yıl vardır ve şair, kalemini zamanın kanına batırarak şu kâhince satırları yazar kâğıdına: Artık Türk milletinin ruhu bir rayiha gibi uçtu mu? Hayır, büyük kütlede yine o ruh var fakat biz son nesil, bir sürü gibi, büyük kafileden (halktan) uzaklaştık, kaybolduk. Fakat daha uzağa gitmeyeceğiz, döneceğiz, tekrar büyük kafileye iltihak edeceğiz, yeni tarzda yaşayışla cedlerimizin diyânetini mezcedip, bizi bu çoraklıktan, bu karanlıktan, bu ufunetten kurtaracak mürşidler, şairler, edibler, hatibler, yetişmedi fakat gayet tabii bir revişle büyük kafileye kendi kendimize döneceğiz.
Gazi Mustafa Kemal Aralık 1931'de hafız ve musikişinaslardan müteşekkil bir heyeti Dolmabahçe Sarayı'na davet eder, Ne gariptir ki, sonradan Sultanahmet'te o ezan musikisi korosunu icra ettirecek olan Sadettin Kaynak'ın da içinde bulunduğu bir komisyondan (aralarında Hafız Burhan ile Hafız Nuri'nin de yer aldığı 9 kişilik bir komisyondur bu) Türkçe ezan üzerinde çalışmalarını rica etmiş ve müzakereler sonunda, Tanrı uludur, Tanrı uludur: Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı'dan başka yoktur tapacak. Şüphesiz bilirim ve bildiririm: Tanrı'nın elçisidir Muhammed Haydi namaza, haydin felaha Tanrı uludur, Tanrı uludur, Tanrı”dan başka yoktur tapacak. şekli kabul görmüştür. (Sabah ezanında son iki satırın önüne “Namaz uykudan hayırlıdır” ibaresi ekleniyor, kametlerdeki “Kad kâmetis salâh” ise “Namaz başladı” diye değiştiriliyordu.)
Reklam
Biz kısık sesleriz... minareleri Sen ezansız bırakma, Alllah'ım!
Emr i bulendsin ey Ezan-ı Muhammedi Kâfi değil sadâna cihân-ı Muhammedi Yahya Kemal
Allahuekber Allahuekber Kaim onunla mihrab u minber Tekbir i milli İslam'a rehber Allahuekber Allahuekber Abdülhak Hamit Tarhan
143 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.