Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkçenin Bağımsızlık Savaşımı

Doğan Aksan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Dil açısından önemli bir başka gelişme, 31 Aralık 1952'de yürülüğe giren 5997 sayılı yasayla anayasanın adını yeniden Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'na dönüştürülmesiydi. Değişiklik yalnızca yasanın adıyla sınırlı kalmıyor, metnin de de güven yerine itimat, kesin yerine kat'i, yetki yerine salahiyet, sanık yerine maznun... gibi eski karşılıklar getirilerek dönülüyordu.42
42) Başka değişiklik örnekler için bkz. Levend, a. y., s. 465.Kitabı okudu
Reklam
Türkçe ezan
Burada, dikkati çeken bir gelişmeye de değinmek gerekiyor: Atatürk döneminde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 18 Temmuz 1932 tarihli yazısıyla bütün ülkede ezanın Türkçe sözlerle okunmasına başlanmıştı (bkz. Turan, 1981: 22). metni şu sözlerden oluşuyordu: 'Tanrı uludur (4 kez)/ Tanrıdan başka yoktur tapacak (2 kez)/ Tanrının elçisidir Muhammet (2 kez)/ Haydin namaza (2 kez)/ Haydin felaha (2 kez)/ Namaz uykudan hayırlıdır/ Tanrı uludur (2 kez)/ Tanrıdan başka yoktur tapacak/'
Macit Gökberk'in bize hediyesi: Yaşantı
Yaşantı sözcüğünü ilk kez, asistanlığını yaptığı sırada İstanbul Edebiyat Fakültesi’nde bir Alman profesörün derslerini çeviren Macit Gökberk, Almanca Erlebnis’i karşılamak üzere kullanmıştır.
Sayfa 121Kitabı okudu
Atatürk ve Türkçe
Terimler konusunda devletin tutumu ve eğitim-öğretimde Türkçe terimlerin yaygınlaştırılması bakımından ilginç ve önemli bir örnek, Atatürk'ün kendi yazdığı Geometri kitabıdır. 1936-37 kışında basılan bu küçük kitabın iç kapağında 'geometri öğretenlerle bu konuda kitap yazacaklara klavuz' olarak yayımlandığı belirtilmiştir. (1971'de Türk Dil Kurumu'nca yeniden basılmıştır). Kitapta önerilen açı, alan, boyut, bölü, çap, çarpı, dikey, dörtgen, düzey, eksi, eşit, eşkenar, ikizkenar, kesit, oran, orantı, taban, orantı, türev, üçgen, yamuk... ve bunlarla kurulan bileşik sözcük ve tamlamalar, okul kitaplarından bilimsel yayınlara kadar yayılarak bütünüyle yerleşmiştir. Konunun ilginç yönlerinden biri, açu, boyut, bölü, çarpı, dikey, düşey, eksi, oran, orantı, teğet, türev, yamuk, üçgen gibi karşılıkların önceki özleştirme çalışmalarıyla ilgili yayınlarda (örneğin Cep Kılavuzu) bulunmadığı, bunların doğrudan doğruya Atatürk'ün kendi türettiği sözcükler oluşudur. Nitekim bunlardan bölü, Kılavuz'da 'taksit' anlamında gösteriliyor, Arapça zaviye için köşe, bucak' açıklaması yapılıyordu. Atatürk'ün kendi oluşturduğu terimler arasında zaviye-i kaime karşılığı dikey açı, zaviye-i mütekabile karşılığı tersaçı, zaviye-i mütekabile-i dahiliye için iç tersaçı, müselles-i mütesaviyü'l adla' terimiyle öğretilen kavram için de eşkenar üçgen gibi birçok karşılık bulunuyordu. Böylece, bir Türk çocuğu, genci için algılanması, öğrenilmesi çok güç terimler Türkçeleştirilmiş oluyordu.
Reklam
Wilhelm von Humboldt
Daha XIX. yüzyılın başlarında, bu alanda kalıcı incelemeler gerçekleştiren Wilhelm von Humboldt'a göre dil, yapılıp ortaya konmuş bir iş (Yun. ergon), bir yapıt değil, sürekli değişim ve gelişim halindeki bir zihin etkinliği (Yun. energia) idi.3 3) Humboldt'un, Cava adasındaki Kavi dilini inceleyen ve ölümünden sonra yayımlanan (3 cilt, 1836-39) yapıtının başında ortaya koyduğu ilkelerden biridir; bu bölümde dilin çeşitli nitelikleri ele alınmaktadır. Ayrıca bkz. Gesammelte Schriften başlığı altında toplanan çalışmaları (VII: 46, 1907).
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.