Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi

İsmail Cem

Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi Gönderileri

Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi kitaplarını, Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi sözleri ve alıntılarını, Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi yazarlarını, Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Suni Ekonomik Canlılık
On yıllık DP iktidarı geri kalmışlığı alt edecek bir sanayi kurmaktan, ileri hamlelerin temelini atmaktan çok uzaktır. Bütün yapılanın özeti, borçlanmayla ve enflasyonla (1950-60 arasında tedavüldeki para beş kat artmıştır) meydana getirilen bir ekonomik canlılıktan kitlelere küçük (fakat geçmiştekinden büyük) pay vermek, gerisini eşrafla tüccar arasında bölüşmekten ibarettir.
DP, Türkiye'de köylülüğün geleneksel bağlarından kurtulmasında ve bir demokratik sürecin başlamasında önemli rol oynamıştır. Kitlelerin özlemleriyle hâkim zümrelerin çıkarları arasında geçici bir beraberliği sağlamıştır.
Reklam
Tarih boyunca Batılaşma hareketleri hem yoksulluğun artmasına ya da devamına yol açmış, hem de eski düzenden,şeriattan uzaklaşma anlamı taşımıştır. DP, ekonomik nedenlere dayanan bu olguyu ustaca kullanmış, dinsel eğilimlere, dolayısıyla büyük kitlelerce iyiye gereğinde taviz vererek politikasını rahatça uygulamıştır, Görüntülerde halka yakın düşmek, esasta halkı istismarı, hem de halkın desteğiyle halkı istismarı mümkün kılmıştır.
Eskinin aşırı sevimsizliği ve ülkedeki ekonomik potansiyelin büyüklüğü, elverişli bir uluslararası ortamın imkânlarıyla birleşince, DP'nin en küçük bir olumlu hareketi bile halka nimet gibi gelecektir. DP'nin yaptığıyla yapabilmesi mümkün olanı kıyaslayamayan halk, tabiatıyla, yapılanla eskiden yapılmış olanı kıyaslamış ve DP'yi desteklemeye devam etmiştir.
DP hareketinin başarısındaki tarihsel etken, temeldeki bozukluğun dolaylı bir sonucu olarak, Batılaşmaya karşı mevcut tepkinin DP muhalefetinde somutlaşmasıdır. CHP'nin geleneksel talihsizliği, halkın gözünde Batılaşma ile özdeşleşmiş olmasıdır. Dolayısıyla, halk tepkisinin değişmez hedefi CHP'dir. Çünkü Batılı yaşam biçimini o savunmaktadır, şeriattan o uzaklaşmıştır, vb. Temeldeki bozukluktan ötürü halk yoksulluğunu Batılaşmanın görüntüsünden bilmekte, bu görüntüyü ise CHP ve bürokratlar temsil etmektedir.
Sayfa 320Kitabı okudu
Soyut İlericilik ve Gericilik
Batılaşmanın asıl fonksiyonunun hâkim zümreleri güçlendirmek olduğunu daha önce belirtmiştik. Dolayısıyla halk kitleleri kendi yoksulluklarını Batılaşmanın dış görüntülerinden bilmişlerdir. Ekonomik mekanizmasını sezemedikleri bir oluşumun yalnızca belirtisini, hukukunu, giyimini, 'medeni' yaşayış tarzını suçlamış; Batı şekillerine
Reklam
Batı kültürünün oluşumu ve harcı Türk-İslam kültüründen çok değişiktir. Her iki kültür ve etkiledikleri toplumlar bambaşka tarihsel, ekonomik, dinsel koşullar içinde gelişmiştir. Bu nedenle, bize aktarılan Batı kurumları, kendi memleketlerinde sağladıkları ilerlemeyi bizde gerçekleştirmemişlerdir. Bilakis, aslında burjuvazinin çıkarınca meydana getirilmiş olduklarından, Türkiye'de ters sonuçlara yol açmışlardır. Çünkü bu kurumların Batı'daki uygulanmalarından yararlanan 'ilerici' ve 'bağımsız' nitelikteki burjuvaziyken, bizdeki uygulamadan yararlanan 'geri kalmış, bir yanıyla bürokrasiyle ve derebeylikle bağlantılı, öteki yanıyla dışarıya 'bağımlı burjuvazi olmuştur.
Sayfa 295Kitabı okudu
Batı burjuvazisinin belki en önemli niteliği 'köklü olmasıdır. Tarihsel bir dönemin, ekonomik koşulların, üretim metotlarındaki gelişimin sonucunda, 'kendiliğinden' oluşmasıdır. Bu tabii doğum, tabii gelişme onun kendi kültürünü yaratmasını, kendi düşünürlerini çıkarmasını sağlamıştır. Batı burjuvazisinin belirli kültür süzgecinden geçmesine, onun düşünce ve davranış üstünlüğüne, günümüzdeki ‘inceliğine' imkân vermiştir.
Sayfa 289Kitabı okudu
Batı kültürünün oluşumu ve harcı Türk-İslam kültüründen çok değişiktir. Her iki kültür ve etkiledikleri toplumlar bambaşka tarihsel, ekonomik, dinsel koşullar içinde gelişmiştir. Bu nedenle, bize aktarılan Batı kurumları, kendi memleketlerinde sağladıkları ilerlemeyi bizde gerçekleştirmemişlerdir. Bilakis, aslında burjuvazinin çıkarınca meydana getirilmiş olduklarından, Türkiye'de ters sonuçlara yol açmışlardır. Çünkü bu kurumların Batı'daki uygulanmalarından yararlanan 'ilerici' ve 'bağımsız' nitelikteki burjuvaziyken, bizdeki uygulamadan yararlanan 'geri kalmış', bir yanıyla bürokrasiyle ve derebeylikle bağlantılı, öteki yanıyla dışarıya 'bağımlı burjuvazi olmuştur.
Eski Düzeni Yıkan ve Devam Ettiren (Karşılaştırma)
Türkiye'de sermaye sahibi, mevcut geri düzeni yıkmak zorunluluğunu duymamış, düzenin bir parçası olmuştur. Düzenin parçası olmak bir yana, 'tüccar' ve 'memur' nitelikleri uzun süre özdeşleşmiş; hatta, saray ve orduyla iş yapan kimi tüccara, sembolik de olsa, 'paşa' rütbesi bile verilmiştir. ................................. Batı Avrupa kalkınması, sermaye sahiplerinin meydana getirdiği 'burjuvazi'nin gelişip güçlenmesiyle gerçekleşmiştir. Bu sınıf, her şeyden önce, tarihsel ve ekonomik koşullardan ötürü maddeten güçlü bir sınıftır. Zengindir. Elinde büyük sermayeler vardır. Avrupa'nın burjuvazisi, ilerici ve ihtilalcidir. Toplumun geri müesseseleriyle çarpışmış, eski düzeni yıkmış ve toplumu ileri bir aşamaya ulaştırmıştır.
Reklam
Neden mi eğitimdan , bilimden , sanattan korkarlar ?? tanıma diye..
Daha iyisini tanımayan ve kıyaslama yapamayan bir insanın kendi yaşama şekliyle yetinip memnun olması olağandır.
Türk burjuvazisi
Türkiye'deki burjuvazi deneyinin başlaması ise, Avrupa'nın tam aksine memleketin en güçsüz olduğu bir döneme, 1800 yıllarına rastlamaktadır. Ekonomik, siyasal ve askeri çöküntü içinde bulunduğumuz bir dönemde Türkiye burjuva yaratmak peşindedir. Zira bu sınıfın bizdeki oluşumu doğal koşulların değil, iç ve dış zorlamaların, siyasal tercihlerin bir sonucudur. Hal böyle olunca, suni doğumla, memleketin çok zayıf bir döneminde dünyaya gelen yerli burjuvazi cılız kalmıştır. Avrupa'da başarıyla yerine getirdiği tarihsel görevi bizde yüklenememiştir.
... Çin, Hint ve İslam toplumlarında önce gerçek bir feodalite, sonra gerçek bir burjuvazi doğmamıştır. Zira, bu toplumlar ya müteşebbis bir sınıfın doğmasına el vermeyen temeller üzerinde kurulmuşlardır ya da tarihi şartlar, yönetimdeki aristokratlara tüccarın karışmasına izin vermiş veya karışmaya onu zorlamıştır. Dolayısıyla bu toplumun tüccarı (mücadeleci) ve yaratıcı kişiliğini kaybetmiştir..." Batı'daki bu sınıf güçlendiği oranda siyasi mücadeleye girişecek, sosyoekonomik yapıyı, siyasal kurumları ve devleti kendi çıkarına şekillendirecektir. Ne var ki Avrupa'ya özgü bir sınıf olan burjuvazinin öncülüğünde kalkınma siyaseti de, tabiatıyla, Batı Avrupa'ya özgü kalacaktır.
1923'ten beri süregelen üçlü koalisyon tüccar ve eşrafın eski ortak larına güvenlerini kaybetmeleriyle yıkılmıştır. 1947'lerde, bu güveni fazlasıyla sağlayacak bir hami vardır ufukta: Amerika. İktidarı kesinlikle tüccar ve eşrafın egemenliğine sunacak bir sistem vardır: Demokrasi. Bir de, eşrafla tüccarı hedefe götürecek araç vardır: Halk. Yeni ufuklara yönelen eşraf-tüccar ikilisi, ilerde inceleyeceğimiz tarihsel koşullardan yararlanarak, eski ortakları bürokrasiye arada küçük tavizler de vererek, egemenliklerini günümüze dek sürdürecektir.
O iktidar ise gelmemiştir.
... ters koşullar içinde biçimlenen Cumhuriyet yönetimi, toplumun üstyapısına ileri biçimler getirmek isteyen bürokratlarla temeldeki geri sosyal düzeni aynen sürdürmek amacındaki eşrafın ve üstyapı Batılaştığı oranda daha çok kazanan tüccarın bir koalisyonu olmuştur. Bu güç birliğinin sonucu, durgunluktur, çok yavaş bir değişimdir. Cumhuriyetin son Osmanlılardan devraldığı geri sosyal düzenin uzun süre devam etmesi, bu gerçeğin en açık belirtisidir. Medeni Kanun gelmiş, hilafet gitmiş, Cumhuriyet kurulmuş, kıyafet değişmiş, harfler değişmiş, fakat sosyal ve ekonomik düzen temelde aynı kalmıştır. İnkılaplar bu sosyal temeli değiştirememiş, değiştirmeye yönelen gelecekteki bir iktidarın karşılaşacağı engellerden bazılarını kaldırmıştır. O iktidar ise gelmemiştir.
990 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.