Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Emre

Emre
@__Emre__
23 okur puanı
Mart 2019 tarihinde katıldı
476 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihi
Türkiye'de Geri Kalmışlığın Tarihiİsmail Cem
8.6/10 · 520 okunma
Reklam
Kalkınmanın Halktan Güç Alıp Nimetlerini Halka Sunduğu Bir Düzen
Geri kalmışlığı alt edebilecek bir düzen, ancak toplumsal sıralamanın değişmesiyle mümkün gözükmektedir. Çeşitli zümrelerin görevlerinde ve önceliklerinde gerçekleşecek bu değişim Türkiye için tek kurtuluş yolu olarak belirmektedir. Özellikle burjuvazinin büyük bir atılımı sağlayacak nitelikte olmadığı, bu niteliklere sahip olabilmesi için dünya ve Türkiye koşullarının artık el vermediği ortadadır. İki yüz yıllık burjuva yaratma çabaları; ülkeyi kalkındıracak çapta sermayeyi onun elinde biriktirmek, ona Batı'daki örneğinin görevini yaptırmak uğraşısı ve sırf bu uğurda biçimlendirilen toplumsal üstyapı, Türkiye'yi geri kalmışlık sıfatından (memleketin büyük potansiyel gücüne rağmen) kurtarmaya yetmemiştir. Bu kurtuluş, ancak işçi ve köylü kitlelerinin çıkarınca ve bizzat onlar tarafından biçimlenecek bir düzende, onların öncülüğüyle gerçekleşebilir. Böyle bir yapıda, gerek ekonomik anlamda 'milli' burjuvazi gerekse bürokratlar artık toplumun hâkim zümreleri olamazlar; kendi tarihsel ve sınıfsal özelliklerine uygun yardımcı görevler taşıyabilirler. Devletin, milyarlarını bol keseden tüketmediği, milyonlarca vatandaşın milli gelirden komik paylar almadığı, kalkınmanın halktan güç alıp nimetlerini halka sunduğu bir düzenin kurulması, ancak bu değişimden en büyük yararı sağlayacak kitlenin öncülüğünde mümkündür.
... kitlelerin imkânlarından çok daha hızlı gelişen, onların özlemleridir. Bu bakımdan, çok hızlı gelişen özlemlerle yavaş gelişen imkânlar arasındaki mesafe gittikçe açılmakta, Türkiye'nin temel çelişkilerinden birini meydana getirmektedir
Sayfa 451Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Türkiye'nin asıl meselesi kalkınmayı sağlayacak birikimlerin yokluğu değil, yanlış yönde ve biçimde, kalkınmaya önder olamayacak sınıf ve zümrelerin önderliğinde kullanılmış olmasıdır. Birikimleri harekete geçirecek dinamiklerin yeterli olmayışıdır.
Piyango kültürü
1960-1970 döneminin harika buluşu, lotaryacılık olmuştur. Haberleşme araçlarının gelişmesiyle beraber Türk halkı sürekli olarak yeni kolaylıkların, başka hayat düzeylerinin adını işitmekte, resmini görmekte, özlemini duymaktadır. Oysa bu özlemlerini karşılayacak imkân mevcut düzende hem yoktur, hem de kolaylıkla olmayacağını halk bilmektedir. Müşterilerin bu niteliğini piyasa çok iyi değerlendirmektedir. Sürekli yaptığı 'al, gene al, onu da al' telkinini güçlendirmek için bu kez 'eğer malımı alırsan şunu da bedava kazanırsın' şeklindeki yeni bir taktiğe başvuracaktır. Hâkim zümrelerce halka uygulanan bir koyup üç alma şartlanması, giderek günümüzün kültürü niteliğini almış ve toplumdaki iki yüz yıllık çürümenin genel bir ifadesi olarak insanların davranışlarını ve dünya görüşünü etkilemeye başlamıştır.
Reklam
Tarihi Misyona İhanet
NATO'nun zorunlu kıldığı uydu politikası, Türkiye'yi Türkiye'yle ilgisi olmayan haksız maddi çıkarların koruyucusu yapmıştır. Bu nitelikteki Türkiye, tabiatıyla, Ortadoğu'daki nüfuzunu kaybedecek, 'Biz kendimize Türkiye'nin İstiklal Savaşı'nı örnek almıştık' diyenleri hayal kırıklığına uğratacaktır. Bu tutumundan ötürü Türkiye büyük bir yalnızlığa, en haklı Kıbrıs davasında bile yüzüstü bırakılmaya kendini mahkûm etmiştir. Yanı başındaki Arap-İsrail çatışmasını sanki Ay'daymış gibi seyretmiştir. Ortadoğu'nun en güçlü devletiyken, bölgenin geleceğini biçimleyen bu oluşum karşısında, en masum bir diplomatik etkiyi yaratmaktan aciz kalınmıştır.
Sayfa 431Kitabı okudu
Johnson'un mektubunda şaşılacak hiç, ama hiçbir şey yoktur. Johnson, yardım anlaşmasında açıkça ve ısrarla yazılmış olan bir koşulu, Amerikan askeri malzemesinin sadece Amerika'nın onaylayacağı durumlarda kullanılacağı gerçeğini tekrarlamakta; bu silahların gene anlaşma uyarınca, Amerika'nın mülkiyetinde bulunduğunu hatırlatmaktadır. Kızılması gereken şahıs, Johnson değildir. Önlerine konan her belgeye, kendi sınıfsal çıkarları uğruna ve Türkiye'yi düşünmeksizin imza basan politikacılardır; gerçekleri milletten ve ordunun büyük kısmından gizleyenlerdir; Amerikanseverliğin toz pembe havasında orduyu başkasının silahıyla donatanlardır.
Sayfa 425Kitabı okudu
Batı'nın başka ülkeler halkına uygulamış olduğu 'gücü gücüne yeten' şeklindeki dağ kanununu, Batı'ya benzemek hevesiyle biz kendi halkımıza uygulamışızdır: Şehrin gücü köye yetmiştir, Batı'nınki Doğu'ya, ağanınki küçük köylüye ve her alanda eklenen yeni halkalarla bu zincir uzayıp gitmiştir.
Türkiye'de burjuvazi, sanayiciliği uzun süre ikinci sınıf iş kabul etmiştir. Öncelik, girişim gerektirmeyen ve kolay para kazandırtan konut yapımı, arsa spekülasyonlarındadır. Parasını inşaata bağlayan sermayedar, bunun kaybolmayacağından emindir. Yaptığı binayı ya da aldığı arsayı ne zaman satarsa, yaptırdığından çok fazlası eline mutlaka geçecektir. Dolayısıyla işin ne tehlikesi, ne ince hesabı, ne de yorucu çalışması vardır.
Sayfa 385Kitabı okudu
Montaj Sanayisi
Sanayileşme çabası ithalatı yeterince azaltmamıştır. Yeterince azalmak bir yana, bağımlılığı büsbütün arttırmıştır. Zira çeşitli alanlardaki sanayi yaratıcı olmaktan çok montajcıdır. Memleketin hammaddesini ya da dışarının ucuz hammaddesini alıp onu işleyen sıhhatli bir sanayi değil, Avrupa'nın zaten işlenmiş parçalarını alıp birbirine ekleyen israfçı bir sanayi kurulmuştur. Bu sanayi, Avrupa'nın mamul parçalarına, ithalata muhtaçtır.
Reklam
27 Mayıs ve 1961 Anayasası
27 Mayıs, amacının çok ilerisindeki oluşumlara yol açmış bir devrimdir. Değişik şartların bir araya gelmesi sonucunda 27 Mayıs sadece rejim meseleleriyle uğraşmamış, ekonomik ve sosyal yenilikler getirmiş ve bu alanda girişilecek mücadelelere elverişli bir anayasayı hazırlayıp görevini tamamlamıştır. 27 Mayıs ekibi ya da Milli Birlik Komitesi,
Yabancı Parası
DP iktidarı, CHP'nin son yıllarında temelleri atılan siyasal bağımlılığı geliştirmesi ve ekonomik bağımlılığı yaratmasıyla geri kalmışlık tarihindeki yerini almaktadır. Az gelişmiş burjuvaziye dayanarak kalkınma çabası eşraf-tüccar ikilisini yabancı devletlere yöneltmiştir. Güçsüz ekonomiyi harekete geçirmek için yabancının parası, zayıf iktidarı her çeşit garantiye almak (ve ekonomik yardımı sağlama bağlamak) için yabancının vesayeti aranmıştır. Lozan Konferansı'nda Türk delegasyonuna "Boşuna direnmeyin, nasıl olsa bize muhtaç düşeceksiniz, kapımızı çalacaksınız," mealinde sözler söyleyen Lord Curzon'un kehaneti, yıllar sonra doğru çıkmaktadır.
Suni Ekonomik Canlılık
On yıllık DP iktidarı geri kalmışlığı alt edecek bir sanayi kurmaktan, ileri hamlelerin temelini atmaktan çok uzaktır. Bütün yapılanın özeti, borçlanmayla ve enflasyonla (1950-60 arasında tedavüldeki para beş kat artmıştır) meydana getirilen bir ekonomik canlılıktan kitlelere küçük (fakat geçmiştekinden büyük) pay vermek, gerisini eşrafla tüccar arasında bölüşmekten ibarettir.
DP, Türkiye'de köylülüğün geleneksel bağlarından kurtulmasında ve bir demokratik sürecin başlamasında önemli rol oynamıştır. Kitlelerin özlemleriyle hâkim zümrelerin çıkarları arasında geçici bir beraberliği sağlamıştır.
Tarih boyunca Batılaşma hareketleri hem yoksulluğun artmasına ya da devamına yol açmış, hem de eski düzenden,şeriattan uzaklaşma anlamı taşımıştır. DP, ekonomik nedenlere dayanan bu olguyu ustaca kullanmış, dinsel eğilimlere, dolayısıyla büyük kitlelerce iyiye gereğinde taviz vererek politikasını rahatça uygulamıştır, Görüntülerde halka yakın düşmek, esasta halkı istismarı, hem de halkın desteğiyle halkı istismarı mümkün kılmıştır.
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.