Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zihniyet, Pratik Ve Propaganda

Türkiye'de Militarizm

Güven Gürkan Öztan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
doğan paşam bir başka ya
Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile sık sık sorun yaşayan dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden tehditler aldığını basına açıklar. Özden, o yıllarda sadece resmî görevi nedeniyle değil Atatürkçü kimliği ve rejimden yana sert çıkışlarıyla da tanınan bir isimdir. Ordunun kendine biçtiği “müesses nizamı" muhafaza misyonu bu etapta yüksek bürokratları korumakla birleştiriliverir. Dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş derhal Özden'i ziyarete gider ve ordunun bu konudaki hassasiyetini bildirir. Güreş ziyaret esnasında TSK'nın "yapısı itibariyle Atatürkçü” olduğunu hatırlattıktan sonra "Türkiye'de aydın denilen herkes de üniversite gençliği de Atatürkçüdür” der ve ekler: “Atatürkçü olmak, en büyük şereftir”...
Sayfa 208Kitabı okudu
1990'lı yıllar, 12 Eylül darbesi sonrasında askeriyenin sivil müttefikleriyle birlikte sosyopolitik sistemi asayiş-güvenlik hattında konsolide etme ve piyasa odaklı ekonomik dönüşümün önünü açma adına uyguladığı siyasetin geri teptiği bir zaman aralığıdır. Türkiye'de kentli orta sınıflar –tanımın muğlaklığını teslim etmek kaydıyla- aynı dönemde büyük ölçüde kendini geleceğe dair güvensiz, tedirgin ve umutsuz hissetmiştir. İSKİ'den "Süleyman Mercümek olayı”na, “Civangate'den Selçuk Parsadan'lı örtülü ödenek tartışmalarına ardı ardına gelen, bürokrat ve siyasetçilerin karıştığı yolsuzluk haberlerinin işaret ettiği çürüme, batan bankalardan enflasyona ekonomik sıkıntılar ve politik düzlemdeki gerilimler -özellikle hükümet kurma/kuramama gerilimleri-, bu hissiyatı beslemiştir. İş bulma/işini kaybetmeme endişesinden “yaşam tarzı” tartışmalarına uzanan iklimde belki de cumhuriyet tarihinin en çalkantılı dönemlerinden bir yaşanmıştır. 2001 ekonomik krizi bu sürecin yarattığı tahribatın doruk noktasına vardığı yeni bir kırılma ânıdır.
Sayfa 240Kitabı okudu
Reklam
askerî ve sivil bürokrasinin işbirliği;
1998 Temmuz'unda Türkiye, Suriye'ye terörle mücadelede işbirliği yapılmasına dair belge gönderir; aradan birkaç ay geçmesine rağmen iletilen belgeye cevap alınamayınca iki ülke arasındaki gerilim atar. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş Reyhanlı'daki Hudut Bölük Komutanlığı'na yaptığı ziyarette sabrın taştığı mesajını verir. Cumhurbaşkanı Demirel 1998 Ekim'inde yeni yasama yılının açılışında benzer ifadeleri tekrarlar. Süleyman Demirel'in Türkiye'nin Suriye'ye karşılık verme hakkını saklı tuttuğuna dair çıkışı kısa bir süre sonra patlak verecek "savaşa bir adım kala" atmosferinin habercisi olur. Demirel bir süre sonra da muhtemel askerî operasyon için kilit konumdaki Antakya ve Samandağ'da aynı sert çıkışı sürdürür. Genelkurmay Başkanı H. Kıvrıkoğlu ise Suriye ile Türkiye arasında “adı konmamış bir savaş"ın mevcudiyetine işaret eder. Zira devletin ileri gelenlerine göre Şam'da bulunduğu tespit edilen Abdullah Öcalan'a Suriye'nin gösterdiği hoşgörü doğrudan Türkiye'nin bekasına yönelmiş bir tehdittir. Askerlerin talebi Öcalan'ın derhal Türkiye'ye teslim edilmesidir. Suriye ile savaşın eşiğinden ancak böyle dönülebilir.
Sayfa 237Kitabı okudu
Genelkurmay Başkanlığı'nın hazırladığı 1934 tarihli kitabın erata hitabetinde askerlik, "erkeğin özündeki yiğitliği” dışarıya çıkaracak, “milli ülkü'yü ateşleyecek bir süreçtir: Asker! Şunu da unutma ki! Askerlik, bir erkeğe lâzım olan yiğitlik ve kahramanlık vasıflarını, meziyetlerini aşılayan bir meslektir. Zaten her Türk'ün aslında var olan bu vasıf ve meziyetleri askerlik kuvvetlendirir. Bunu ispat için söz söylemek fazladır. Askerlik hizmetin boyunca kendin bunu nefsinde duyacak ve tezkere aldığın zaman hakikaten bunların tamamı ile gelişmiş olduğunu göreceksin.
Sayfa 73 - ayrıntı yayınlarıKitabı okudu
saffet engin, 1938:
Türkiye'de askerlik ve Türkün bu husustaki yüksek kabiliyetleri milli cereyanların inkişafında derin bir rol oynamıştır. Askerlik yüksek bir vatanseverlik ruhu ile birdir. Vatanseverliğin son şekli milliyetçilik suretinde tecelli ettiğine göre, askerin bütün varlığıyla bir milliyetçi olacağı şüphesizdir... 1908 inkılâbını ve birçok felaketleri müteakip en son büyük inkılâbımızı askerî sınıfa borçlu olduğumuz şüphesizdir... Binaenaleyh Türk milliyetçilik cereyanı tarihini yazarken, askerî zümreye eşsiz bir yer verilmesi icap eder.
ordu ve çağdaşlaşma
Türk modernleşmesinin ilk ortaya çıkışından itibaren konjonktürel gelişmelerin sarsıcı etkisiyle orduya, “kurtarıcı/kurucu" ve "modernleştirici/devrimci" bir rol biçilmiştir. Ordu modernist-kalkınmacı perspektiften bakıldığında tam mânâsıyla rasyonel ve laik bir kurumdur, geleneği vardır ama geleneksel dünyaya ait değildir. Kurumsal gelenek ise bizzat iktidara eklemlenen seçkinlerin tahayyülünde askeriyeye “milli ruh” katan etmenlerdendir. Ordunun rasyonelliğine "Türk askerî ruhu” da eklendiğinde ilerleme ve zafer kaçınılmaz hâle gelir. Buradan hareketle uluslaşma sürecinin ideologları, maddi mahrumiyetlere ve yılgınlıklara rağmen kazanılan Bağımsızlık Savaşı'na atfen askerî alandaki başarıların ve süreç olarak askerliğin tamamlanmamış siyasi/iktisadi birliği tesis edeceğine, toplumsal motivasyonu güçlendireceğine ve modernleşme/kalkınma projesi için bulunmaz bir itici güç yaratacağına inanmıştır.
Reklam
albay nusret baycan, 1985:
Türk ordusu ile Türk milleti arasındaki ilişkiler de ayrıca bir güçlülük ifade etmektedir. Dünyanın hiçbir milletinde ordusuna karşı bağlılık bu derecede değildir. Doğuştan asker bir karaktere sahip büyük Türk milleti, ordusu üzerinden dikkatini eksik etmez, daima onunla beraber ve ilgilidir. Bu kuvvetle bağı koparmak için her devirde hainler faaliyet göstermişler; fakat her seferinde hüsrana uğramışlar; bu tutumları ile tersine etki yaparak bu bağı daha da kuvvetlendirmeye sebep olmuşlardır. Çünkü Türk milleti bu konuda çok hassastır ve bilinçlidir. Bilmektedir ki, ordusu yalnız bir zümreden ibaret değildir. Türk vatanı tümü ile bir kışla, o kışlanın askerleri de bütün Türk milletidir. İşte bunun içindir ki, Türk milleti çok güçlüdür. Bu güçle bütün tehlikelere göğüs germiş ve Türk vatanı bütün tehlikeleri atlatmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri dendiği zaman akla asıl bu gelir; yalnız silâhaltındaki evlatları değil. Zaten Türk ordusunun esas gücü, dünyayı korkutan asıl gücü de budur.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.