1990'lı yıllar, 12 Eylül darbesi sonrasında askeriyenin sivil müttefikleriyle birlikte sosyopolitik sistemi asayiş-güvenlik hattında konsolide etme ve piyasa odaklı ekonomik dönüşümün önünü açma adına uyguladığı siyasetin geri teptiği bir zaman aralığıdır. Türkiye'de kentli orta sınıflar –tanımın muğlaklığını teslim etmek kaydıyla- aynı dönemde büyük ölçüde kendini geleceğe dair güvensiz, tedirgin ve umutsuz hissetmiştir. İSKİ'den "Süleyman Mercümek olayı”na, “Civangate'den Selçuk Parsadan'lı örtülü ödenek tartışmalarına ardı ardına gelen, bürokrat ve siyasetçilerin karıştığı yolsuzluk haberlerinin işaret ettiği çürüme, batan bankalardan enflasyona ekonomik sıkıntılar ve politik düzlemdeki gerilimler -özellikle hükümet kurma/kuramama gerilimleri-, bu hissiyatı beslemiştir. İş bulma/işini kaybetmeme endişesinden “yaşam tarzı” tartışmalarına uzanan iklimde belki de cumhuriyet tarihinin en çalkantılı dönemlerinden bir yaşanmıştır. 2001 ekonomik krizi bu sürecin yarattığı tahribatın doruk noktasına vardığı yeni bir kırılma ânıdır.