Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkiye'nin Ermeni Meselesi

Samiha Ayverdi

En Eski Türkiye'nin Ermeni Meselesi Gönderileri

En Eski Türkiye'nin Ermeni Meselesi kitaplarını, en eski Türkiye'nin Ermeni Meselesi sözleri ve alıntılarını, en eski Türkiye'nin Ermeni Meselesi yazarlarını, en eski Türkiye'nin Ermeni Meselesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ermenilerin Devlet kurma hayalleri uğruna yaptıkları mezalim
Doğu Anadolu'da Ermeni devleti kurma hayâliyle bir takım fesat dernekleri ve partiler kurarak, çeşitli vesîlelerle olaylar çıkarıp Türkleri katleden Ermeniler, Birinci Dünya Harbi sırasında Türk askerlerinin cephelerde bulunmasından yararlanarak düşmanla işbirliği yapmışlar, devlete ihânet etmişler ve bu kitapta da yazılı belge ve fotoğraflarıyla görüleceği üzere, silâhsız ve savunmasız kadın, erkek, çocuk ayırımı yapmadan mâsum halka her türlü saldırıyı revâ görmüşler, katliam ve mezâlim de bulunmuşlardır. Bunun netîcesi olarak da, Osmanlı Devleti'ni 'sevk ve iskân' kararı almaya mecbur etmişlerdir.
Sayfa 17
Ermeniler, Osmanlı Devleti'ne karşı olan ayaklanmaları, mâsum ve silâhsız sivil halka karşı yaptıkları katliam ve mezâlimi; sevk ve iskân kararı üzerine girişilen bir meşrû müdâfaa olarak takdim etmek alışkanlığındadırlar. Oysa, alınan sevk ve iskân kararı, isyanların, katliam ve mezâlimin sonucudur.
Sayfa 18 - Kubbealtı Neşriyâtı
Reklam
Tarihçi Justin Mc Carthy, Ermeni ayaklanmalarının altını çizer ve alınan tehcir kararına açıklık getirir: Ermeni ayaklanmaları, "tabiî ki bir tesadüf değil, ayaklanmaların [çeşitli cephelerde] gerçekleşmesinin bir sebebi var. Bu ayaklanmalar, Osmanlı ordusu için büyük bir felâket anlamına geliyordu ve Osmanlılar... Ermeni isyancılarla savaşabilmek için cephelerden asker çekmek zorunda kaldılar. Eğer bu birlikleri isyancılarla değil, [İngiliz Fransız ve Ruslarla] savaşmak üzere cepheye gönderebilselerdi, savaşın sonucu çok farklı olabilirdi.
Sayfa 19
Mareşal Pomyankovsky -ki kendisi Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nda bulunan Avrupalı târihçidir- demiştir ki, Ermeni isyanı aslında Osmanlıların doğu bölgelerinde başarısız olmalarının en büyük sebebidir ve Ermeni ayaklanmasından yedi ay sonra, Osmanlılar Ermenilerin tehciri kararını çıkardılar.
Sayfa 19 - Kubbealtı Neşriyâtı
Osmanlı Hükûmeti Ermeni ayaklanmaları karşısında, önce Ermeni Patriği'ni, Ermeni asıllı mebusları ve Ermeni cemaatinin önde gelenlerini çağırarak, Ermeni komitacılarının ve çetelerinin katliam ve mezâliminin devam etmesi hâlinde, gerekli tedbirleri alacağını bildirmiş; bu ihtar netîce vermeyince; vilâyetlere ve mutasarrıflıklara gönderdiği 24 Nisan 1915'te târihli gizli tâmimle Ermeni komite merkezlerini kapatmış, evrâkına el koymuş ve tebaası olduğu devlete isyan ve ihânet eden, devlet aleyhine her türlü faâliyette bulunan, birer terörist olan komite mensuplarından ve elebaşılarından 2345 kişiyi, devlet aleyhine faâliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır. Çeşitli ülkelerdeki Ermenilerin her yıl 'soykırım!...' yıl dönümü diye andıkları 24 Nisan, devlet aleyhine faâliyette bulunmuş, vatandaşı olduğu devlete ihânet etmiş bir grup eşkıyânın tutuklandığı târihtir. İleri sürüldüğü gibi, iddiaların katliam ile, soykırım ile hiçbir ilgisi yoktur. İddialar asılsız, düzmece ve hayâlîdir.
Sayfa 20
Ankara vilâyetine daha önce gönderilmiş 27 Mayıs 1915 târihli gizli şifreli telgrafta da, " Ermeniler hakkında hükûmetçe alınan tedbirler, sırf memleketin âsâyiş ve inzibâtını temin ve muhâfaza mecbûriyetine müstenittir. Ermeni unsuruna karşı hükûmetin imhâkâr bir siyâset tâkibetmediği, şimdilik tarafsız bir vaziyette kaldıkları görülen Katolik ve Protestanlara dokunulmamış olması gösterilmektedir..." denilmekteydi.
Sayfa 22 - Kubbealtı Neşriyâtı
Reklam
10 Haziran 1915 tarihinde yayınlanan otuz dört maddelik bir talimatname ile de, tehcîre tâbi tutulan Ermenilerin malları koruma altına alınmıştır. Bir başkan ile, biri mülkî, diğeri mâliyeden olmak üzere iki üyeden teşkil olunan 'Emvâl-i Metrûke Komisyonu' kurulmuştur. Osmanlı Devleti, savaş şartlarına rağmen, Ermeni kafilelerinin sevkiyâtının emniyet içinde yapılmasına ve kafilelerin bir zarara uğramamasına büyük îtinâ göstermiş, bunun içinde elindeki bütün imkânları âzamî ölçüde zorlayarak, sevk ve nakil işlemini uygulamaya çalışmıştır. Bâb-ı Âli Dâhiliye Nezâreti'nden gönderilen 4578 sayılı ve 26 Haziran 1915 târihli şifreli telgraf bunun tanığıdır.
Sayfa 25
Rusya, Ermenilere teşekkür eder; Türkleri öldürdükleri için..
Sevk ve iskân kararının alınması sebeplerinden birisini, 15 Nisan 1915 târihli 'Van İsyanı' teşkil etmektedir. Van'ın Rusların eline geçmesi üzerine, Rus Çarı II.Nikola, Van'daki Ermeni komitesine 20 Nisan 1915'te bir telgraf göndererek: "Rusya'ya yaptığı hizmetler sebebiyle teşekkür etmiştir". Amerika'da yayınlanan Ermeni gazetesi Goçnak, 24 Mayıs 1915 târihli nüshasında, Ermeni mezâlim ve katliamından sonra: "Van'da yalnızca 1500 Türk'ün kaldığını..." iftiharla bildirmiştir. Halbuki, sevk ve iskân kararı Rûmi takvime göre 14 Mayıs 1915, Mîlâdî takvime göre 27 Mayıs 1915 tarihinde alınmıştır. Ermeniler sevk ve iskâna tabî tutuldukları için isyan etmemişlerdir. Aksine, isyan ettikleri için sevk ve iskâna tâbi tutulmuşlardır.
Sayfa 30 - Kubbealtı Neşriyatı
Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere karşı ırkçı nefretin duyulmadığı biliniyor. Aslında, batıdaki antisemitizm türü bir ırkçı nefrete İslâm ve Türk toplumlarının târihinde hiç rastlanmıyor.
Sayfa 32 - Kubbealtı Neşriyatı
Osmanlıdan Ermenilere insanlık muamelesi
Osmanlı'da... bir anti-Ermenizm hiç olmadı. Onları aşağılayan, insan-altı ırk olduklarını ileri süren bir biyolojik akım ve bunun tamamlayıcısı Sosyal Darvinizm bulunmuyordu. İslâm'da hristiyanlar 'ehli kitap' sayıldığından, hıristiyanların Yahûdilere yönelttikleri suçlamaların benzeri Müslümanlarca hristiyanlara karşı hiç yapılmadı! Doğa ve insan kaynaklı felâketlerde Ermeniler veya diğer hristiyan gruplar 'günah keçisi' olarak hiç kullanılmadılar. Tersine, Ermeniler 'millet-i sâdıka' diye vasıflandırıldılar. Kamu alanında da aktiftiler. İçlerinde merkezî idârenin yüksek kademelerinde yer alan memurların yanında, kaymakam, paşa, vâli büyükelçi, hattâ dışişleri bakanı olarak Osmanlı Devleti'ni temsil eden çok sayıda insan vardı. Misyonerler tarafından 19'ncu yüzyılın başından îtibâren açılan okullarda eğitildiklerinden, en kısa zamanda zenginleştiler ve imparatorluğun ekonomisine hâkim oldular. Avrupa'daki Yahûdiler gibi bâzı mesleklerden men edilmediler. Gettolarda yaşamaya mahkûm olmadılar. En müreffeh sınıfı oluşturdukları halde, haset ve kıskançlıktan 'pogrom'lara mâruz kalmadılar.
Sayfa 33
36 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.