Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir

Ali Ulusal

Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir Gönderileri

Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir kitaplarını, Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir sözleri ve alıntılarını, Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir yazarlarını, Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İtilaf Devletlerinin işgali altındaki İstanbul’da Türk Milleti boğulurken, Nazım Hikmet gibi Türk olmayan sahtekar dönmeler de Türk Milleti ve vatanının her türlü düşmanları ile birlikte hareket ediyor; Aziz Türk Milleti’ni tam olarak boğup öldürmeye çalışıyorlardı!... İşte, son derecede büyük güçlüklerle dolu hüzünlü günümüzde, Nazım Hikmet kendisi gibi soyubozuklarla birlikte “Aydınlık” adını verdikleri bir kızıl paçavrada, 1921 yılı başlarında “Komsomol” adlı şiirini yayınlıyordu... Eğer Nazım Hikmet’in damarlarında bir damlacık Türk Kanı bulunsaydı Türk Vatanı -halkın değimi ile- yedi Düvel’in işgali altında kan ağlarken Nazım Hikmet elbetteki vatanın kurtuluşunu destekliyen şiir yazacak, ya da İstanbul’dan Anadolu’ya geçen Türkler gibi Anadoluya geçerek “Kurtuluş Savaşı”na katılacaktı... Ama, bunu yapamazdı, çünkü damarlarında bir zerrecik Türk kanı yoktu. Bu bakımdan, Türk Milleti’nin tam yok edilmesi için çalışanlar safına geçmesi ve onlara yardımcı olması gerekiyordu. Türk olmayanların Türk’ün istiklali neden ilgilendirsin ki?...
Hiçbir Türk düşmanı ve vatan haini, Nazım Hikmet kadar Türkiye’de savunucu, taraftar ve aşık bulmamıştır, yıkıcı olmamıştır. İkinci olarak da diyebiliriz ki, hiçbir kimse, lanetlenmiş zihniyet taraftarlarınca bu kadar uzun müddet savunulmamıştır. Elbette bu ısrarla savunmaların bir çok sebebi vardır ve sırası geldikçe bunlara değinilecektir. Diğer vatan haini ve Türk düşmanlarına gelince, sırası geldikçe elbetteki onlara da değinilecektir.
Reklam
Nazım’ın kendisi gibi melez olan babası; İttihat - Tarakki’ciler devrinde Matbuat (Basın - Yayın) Umum Müdürlüğünde görevde bulunmuş, daha sonra Kadıköyde bulunan Süreyya Sinemasında yönetmenlik yapan Hikmet isminde birisi idi. Annesi Celile isminde bir melez kadın olup ressamdı. Bu ressam Celile, kocası da çok genç öldüğü için gençlik yıllarında şair Yahya Kemal Beyatlı ile gönül münasebetleri kurmuş, bu münasebetler gazete ve dergi sayfalarına da geçmiştir.
Mustafa Kemal Paşa büyük bir komünist düşmanı idi. Birkaç yıl sonra Eskişehir’de verdiği bir beyanatta aynen şöyle demişti: “Türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.”
Ne hazindir ki, Türk Ordusu her zaman cephede kazandıklarını siyasilerimiz masa başında kaybederler.
Reklam
Kazım Karabekir Paşa’nın bütün ısrarlarına rağmen Ankara bir türlü Ermenistan’a savaş açılmasına yanaşmıyordu. Aradan 6 ay geçti ve Ermeniler zulümlerini gittikçe artırdılar. Nihayet Ankara’dan Oltu üzerine gidilmesi için izin çıktı. Kazım Karabekir Paşa kumandası altındaki 2. ve 5. Kafkastümenleri (14) ile Oltu üzerinden harekete geçti. Büyük bir hız ve şiddetle Ermenistan Ordusuna saldıran 15. Kolorduya bağlı kuvvetler Oltu’yu geride bırakarak Kars’a doğru ilerledi ve Üç Köplüler’de Ermenistan Ordusunu dağıttı. Kars yakınlarındaki Meydan Muharebesini de kazanan Kazım Karabekir Paşaya bağlı 2. ve 5. Kafkas Tümenleri iki yönden saldırarak 30 Ekim’de Kars’a girdiler. Burada çok büyük çapta silah ve cephane ele geçirildi (15). Ankara Hükümetinin bu durumdan haberi yoktu. Karabekir Paşa durumu Ankara’ya bildirerek hiçbir cevap beklemeden ileri harekete devam etti. Gümrü yakınlarında Ermenista’nın takviyeli ordusu ile bir meydan muharebesi daha vererek Ermenistan ordusunu imha ederek 3 Aralık 1920 Gümrü’yü işgal etti. Ermenistan teslim oldu ve barış istedi. Bu müthiş yenilgiye rağmen ne yazık ki Ankara hükümeti Gümrü’yü Ermenistan’a geri verdi.
Ermenistan İngiliz işgalinde iken, Lenin bir komünist ihtilali yaptırarak Ermenistanı da idaresi altına aldı. Ermenileri tam olarak silahlandırdı ve Kars’ı işgal ettirdi. Kars halkını tamamen katlettiler. Koca bir şehir halkından yaralı olarak ancak üç kişi hayatını kurtarabildi. Sonra İğdır, Ağrı, Ardahan Ermenilerin işgaline uğradı. Sıra Erzurum ve kazalarına gelm işti. Önce Oltu’ya saldırıp büyük katliam yaptılar. İstanbul’dan gelerek 15. Kolordunun başına geçmiş bulunan Kazım Karabekir Paşa durumu Ankara’ya bildirerek Ermenileri Türk Topraklarından çıkarmak için Ermenilere karşı hareket için izin istedi. Ermenistanı mağlup edeceğine inanıyordu. Çünkü, Mondros Mütarekesi imza edildiği sırada Tebriz’deki 9. Kafkas Ordusunun kumandanı, anlaşma şartlarına uymayarak Ordunun silahlarını Tebriz- Ahıska - Batum hattı ile Batum a aktarmış ve buradan da Reşit Paşa gemisi ile silahlar Trabzon’a aktarılmıştı. 19 Nisan 1919’da Trabzon’a gelmiş bulunan Kazım Karabekir Paşa bu silahları Torul’a aktarmıştı. İşte tam sırada İngiliz başbakanının kardeşi olan bir İngiliz albayı mütareke şartlarına göre top kamalarını ve tüfek mekanizmalarını almak için Trabzon’a geldi ve Kazım Karabekir’den adı geçen silah akşamını istetti. Fakat Kazım Karabekir O benim muhatabım olamaz. O albaydır, ben ise generalim. İngiliz hükümeti benimle görüşmek için benim rütbemde bir general göndersin...” diyerek İngilizi kabul etmedi ve silahlan Erzurum’a gönderdi. Zaten kendisi de Erzurum’a ulaşmıştı. İşte Kazım Karabekir Paşa bu silahlara güvenmekteydi.
İpek Film : Yahudi isim dönmelerinin, Sabatayistlerin, Türk toplumunu yıkmak için görevlendirilmiş bir kuruluştur.
Özet olarak söylemek lazım gelirse, Nazım Hikmet nam bu mel’unun, Türk Milleti ile ne ırki, ne dini, ne de vatani bir ilişkisi bulunmamaktadır. O Hikmet’in oğlu Nazım, kendi ırkdaşları olan Rus’ların ağzı ile Nazım Hikmetof’tur. Aslen Fransız - Yahudi - Slav (Polonyalı - Rus) karışımı, yani ne idüğü belirsiz bir yaratıktan başka bir şey değildir. Kendisini Türkiye ve Türklüğe bağlama isteyenler en azından halt etmişlerdir, ya da halt etmeye devam etmektedirler
Reklam
Müthiş idealist ve moskof oğlanı nazım hikmet nasıl hızlı ve yahşi bir azılı komünist olduğunu yır tipi yazısında “Şarklı ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti” ismini verdiği satırlarından bir kısmını aşağıya alıyoruz. Ne müthiş bir sovyetçi olduğunu anlamanıza yeter sanırım: Şarklı ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Ey beni bir ihtilal gibi Feryada getiren diyar Fitil nerede göster bana Ateşlemesi benden yana Geldim senin eşiğine İhtilalin beşiğine Gözlerime nur istiyorum Şuur istiyorum Ben seni görmek istiyorum Bir sıla hasreti gibi derinledim Haydi tez ol Gözlerime nur ver Kafama şuur ver Oradakiler bekliyor beni Orada Kızıl gömleğimle görünmeliyim (7) Mel’unun gözlerini kan bürümüştü!... Bir robot vampirdi mel’un!... Gerçekleri göremediğinden gözlerine “nur” istiyordu. Şuur ile hareket etmeyen bir robot olduğndan “şuur” istiyordu ki, aklı başına gelsindi... Nurunu, şuurunu, namusunu, dinini, milliyetini,vatanını, aklını... Hulasa her şeyini kaybetmiş olan satılmış bir robottan başka bir şey değildi. Çok yazık doğrusu!...
Bu asrın nasıl bir asır olduğunu gören hırsızlar, vurguncular, soyguncular birkaç yılda köşeyi dönerek trilyonların sahibi oldular. Villaları yazlıkları, yüz-ikiyüz milyarlık lüks otomobilleri, yatları, uçakları ve elbette birçok malikâne ve fabrikaları vardır. Onlara “bey” diye hitap ediliyor, gerçi “maça” beyidirler ama yine de “bey’dirler ya. Vurguncu, soyguncu, hırsız, namussuz... v.s. Oldukları çoktan unutuldu... Yoldaş Nazım, dün olduğu gibi, bugün de, Türkiye’de senden çok daha büyük vatan hainleri; seninle hiçbir şekilde kıyas edilemeyecek kadar iğrenç yaratıklar mevcuttur... Binlerce bile değil, onbinlerce”... Yarın da olacak. Ama, senin gibi sefalet içinde ölmediler!... Burada soygun, vurgun, hırsızlık, karaborsa yaptıktan ve de Devletimizi soyduktan sonra kaşanelerinde “bey-beyefendi” olarak yaşadılar, sonra geberdiler. Halihazırda mevcut olanlar da bir gün mutlaka geberip gideceklerdir. Ve de Kıyamet Gününde sorguları senin sorgulanmandan çok daha zor olacaktır. Sen hiç olmazsa Namık Kemal’in deyimi ile: “Deme, insana malüm olmadık mana mı kalmıştır, Kemal’in seng-i kabri kalmamışsa namı kalmıştır.” kabilinden iyi-kötü bir namın kalmıştır.
YOLDAŞ NAZIM’LA DERTLEŞME Vah vah Hikmet’in oğlu Nazım, yani nazım Hikmetof!... Yazık acıdım sana! Sen ki, iki dönme “Paşa’nın torunu idin ve de varlıklı bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da bembeyaz somun ekmeğe bakmaz iken; Moskova’da 100 dirhem (282 gr.) kara ekmek ile balık çorbasına talim etmek sana yakışır mıydı? Yazık, yazık... Şu nankör
M.H.P’li bazı bakanlar (Enis Öksüz, A. Haluk Çay, H. Yusuf Gökalp) olmasaydı, daha doğrusu Ecevitlerin hazırladıkları hükümet kararnamesine imza atsalardı; nazım hikmet’in kemikleri ve ruhu “Kıyamete”'e kadar ızdırap çekecek, Kıyamet Günü kendini ve kemikleri rahatsız edenlerden hesap soracaktı mutlaka...
Bir Sovyet-Rus vatandaşının pis kemiklerini yerden çıkarıp ne hakla Türkiye’ye getireceklerdi? Onun muzdarip ruhunu ve kemiklerini rahatsız etmek hakkını kimden aklilardı?
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.