Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir

Ali Ulusal

En Beğenilen Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir Gönderileri

En Beğenilen Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir kitaplarını, en beğenilen Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir yazarlarını, en beğenilen Türkler İçin ve Türk Yurtları İçin Nazım Hikmet Vatan Hainidir yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İtilaf Devletlerinin işgali altındaki İstanbul’da Türk Milleti boğulurken, Nazım Hikmet gibi Türk olmayan sahtekar dönmeler de Türk Milleti ve vatanının her türlü düşmanları ile birlikte hareket ediyor; Aziz Türk Milletini tam olarak boğup öldürmeye çalışıyorlardı!... İşte, son derecede büyük güçlüklerle dolu hüzünlü günümüzde, Nazım Hikmet kendisi gibi soyu bozuklarla birlikte “Aydınlık” adını verdikleri bir kızıl paçavrada, 1921 yılı başlarında “Komsomol” adlı şiirini yayınlıyordu... Eğer Nazım Hikmet’in damarlarında bir damlacık Türk Kanı bulunsaydı Türk Vatanı -halkın deyimi ile- yedi Düvel’in işgali altında kan ağlarken Nazım Hikmet elbetteki vatanın kurtuluşunu destekleyen şiir yazacak, ya da İstanbul’dan Anadolu’ya geçen Türkler gibi Anadoluya geçerek “Kurtuluş Savaşı”na katılacaktı... Ama, bunu yapamazdı, çünkü damarlarında bir zerrecik Türk kanı yoktu. Bu bakımdan, Türk Milleti’nin tam yok edilmesi için çalışanlar safına geçmesi ve onlara yardımcı olması gerekiyordu. Türk olmayanların Türk’ün istiklali neden ilgilendirsin ki?...
Reklam
19 yaşında Moskova’ya kaçtıktan iki yıl sonra Moskova sefirimizin kendisini çağınp; “- Türkiye’ye bir an önce dönmelisin, memleket senden vazife bekliyor. Öğretmen olarak Türk çocuklarına hizmet vereceksin, senden bunu bekliyoruz.” Dediği zaman nazım hikmetin sefire verdiği cevap şu olmuştur. Ben Rusyayı sevdim dönmeyi düşünmüyorum. Hele Türkiye’de otuz Türk çocuğu okutmayı hiç aklımdan geçirmiyorum.” Olmuştur. Dünyanın hiçbir yerinde ülkesi insanına, toprağına küfretmiş vatan hainlerinin öldükten sonra bir vatan kahramanı gibi anılmasına rastlanılmamıştır, gariptir... Türkiye’mizde epeyce bir kısım zevatın ve de basının bir “vatan hainini” bir kahraman mertebesinde görmesine şahit oluyorsunuz! Çok acı., ama gerçek! Prof. Dr. Hikmet Tanyu sağ olsaydı “O”na durumu tabii karşılamasını hatırlatır, şunları söylemek isterdim: Türkiye’de, yalnız nazım hikmet mi vatan hainliği yapmıştır? Başkaları yapmadı mı? Ve hala yapmıyorlar mı? Bunlar elbetteki bir takım gafilleri de taraflarına çekerek birbirini destekleyeceklerdir. Unutma, Atalarımız: İt iti ısırmaz.” Demişlerdir. Ruhun şad olsun muhterem ülkü eri, şanlı büyüğümüz.”
Zaten Nazım Hikmet, bütün manevi ve milli değerleri yok sayıyordu. Hiç unutmam, yıllar önce popüler tipteki bir Sovyet Rusya elçisine, gazetecilerle mülakatında gazeteciler hangi dine mensup olduğunu sorunca adam şu enteresan cevabı vermişti: Ben bir komünistim.” Bu bakımdan, Nazım Hikmet’in komünist olduktan sonra vatan - millet şiirleri de yazdığını iddia etmek halt etmekten ibarettir.
Adam komünist olunca mantık ve sanat kabiliyetini de kaybediyor, keşke annesinin yakın dostu şair Yahya Kemal ve annesi ile birkaç yıl daha birlikte kalıp komünist Rusya’ya öyle kaçsaymış... Yahya Kemal onu iyi bir şair yapardı da, böylece kendisi Türk Milleti aleyhine çok daha üsluplu manzumeler yazardı...
Reklam
İtilaf Devletlerinin işgali altındaki İstanbul’da Türk Milleti boğulurken, Nazım Hikmet gibi Türk olmayan sahtekar dönmeler de Türk Milleti ve vatanının her türlü düşmanları ile birlikte hareket ediyor; Aziz Türk Milleti’ni tam olarak boğup öldürmeye çalışıyorlardı!... İşte, son derecede büyük güçlüklerle dolu hüzünlü günümüzde, Nazım Hikmet kendisi gibi soyubozuklarla birlikte “Aydınlık” adını verdikleri bir kızıl paçavrada, 1921 yılı başlarında “Komsomol” adlı şiirini yayınlıyordu... Eğer Nazım Hikmet’in damarlarında bir damlacık Türk Kanı bulunsaydı Türk Vatanı -halkın değimi ile- yedi Düvel’in işgali altında kan ağlarken Nazım Hikmet elbetteki vatanın kurtuluşunu destekliyen şiir yazacak, ya da İstanbul’dan Anadolu’ya geçen Türkler gibi Anadoluya geçerek “Kurtuluş Savaşı”na katılacaktı... Ama, bunu yapamazdı, çünkü damarlarında bir zerrecik Türk kanı yoktu. Bu bakımdan, Türk Milleti’nin tam yok edilmesi için çalışanlar safına geçmesi ve onlara yardımcı olması gerekiyordu. Türk olmayanların Türk’ün istiklali neden ilgilendirsin ki?...
Mustafa Kemal Paşa büyük bir komünist düşmanı idi. Birkaç yıl sonra Eskişehir’de verdiği bir beyanatta aynen şöyle demişti: “Türk aleminin en büyük düşmanı komünizmdir. Her görüldüğü yerde ezilmelidir.”
Ermenistan İngiliz işgalinde iken, Lenin bir komünist ihtilali yaptırarak Ermenistanı da idaresi altına aldı. Ermenileri tam olarak silahlandırdı ve Kars’ı işgal ettirdi. Kars halkını tamamen katlettiler. Koca bir şehir halkından yaralı olarak ancak üç kişi hayatını kurtarabildi. Sonra İğdır, Ağrı, Ardahan Ermenilerin işgaline uğradı. Sıra Erzurum ve kazalarına gelm işti. Önce Oltu’ya saldırıp büyük katliam yaptılar. İstanbul’dan gelerek 15. Kolordunun başına geçmiş bulunan Kazım Karabekir Paşa durumu Ankara’ya bildirerek Ermenileri Türk Topraklarından çıkarmak için Ermenilere karşı hareket için izin istedi. Ermenistanı mağlup edeceğine inanıyordu. Çünkü, Mondros Mütarekesi imza edildiği sırada Tebriz’deki 9. Kafkas Ordusunun kumandanı, anlaşma şartlarına uymayarak Ordunun silahlarını Tebriz- Ahıska - Batum hattı ile Batum a aktarmış ve buradan da Reşit Paşa gemisi ile silahlar Trabzon’a aktarılmıştı. 19 Nisan 1919’da Trabzon’a gelmiş bulunan Kazım Karabekir Paşa bu silahları Torul’a aktarmıştı. İşte tam sırada İngiliz başbakanının kardeşi olan bir İngiliz albayı mütareke şartlarına göre top kamalarını ve tüfek mekanizmalarını almak için Trabzon’a geldi ve Kazım Karabekir’den adı geçen silah akşamını istetti. Fakat Kazım Karabekir O benim muhatabım olamaz. O albaydır, ben ise generalim. İngiliz hükümeti benimle görüşmek için benim rütbemde bir general göndersin...” diyerek İngilizi kabul etmedi ve silahlan Erzurum’a gönderdi. Zaten kendisi de Erzurum’a ulaşmıştı. İşte Kazım Karabekir Paşa bu silahlara güvenmekteydi.
Büyük usta Ağır hasta... Yürüyemiyor, konuşamıyor... Gözlerinde gülen zekasıyla bekliyor ölümü Ölecek Bunu da biliyordu Biz de biliyorduk, Biliyorduk, fakat bilmemezlikten geliyorduk Ah o Gorki’deki “Beyaz Sütunlu Ev” Ah o Gorki ormanların karlı çamları
55 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.