Dorris Lessing'in ilk romanı olan Türkü Söylüyor Otlar, Nobel Edebiyat Ödülüne layık görülmüş önemli eserlerden biri. İlk bakışta sadece ırkçılığı anlatan bir kitaptır gibi görünmesine rağmen toplumsal ve bireysel unsurların da olması gerektiği kadar yer aldığı bu roman, psikolojik bir roman olarak da değerlendirilebilir. Toplum, birey çatışması, bireyin kendiyle çatışması, bireyin geleceğini şekillendiren en önemli unsurlardan birinin de aile olduğunu göstermesi; benim okuma isteğimi perçinleyen unsurlar oldu.
Başkahraman Mary'nin bir cinayete kurban gitmesiyle başlayan romanda geriye dönüş tekniğinin başarılı uygulanmasıyla okuyucunun ilgisi ve merakı daha ilk satırdan eserin üzerine çekiliyor.
Romanda iç çözümleme, geriye dönüş, gözlem, kurmaca tekniklerinin bir arada kullanılırken hiçbir tekniğin aşırıya kaçılmadan kullanılması romanın akıcılığını destekleyen önemli detaylardan olmuş. Akıcılığı destekleyen ve okuyucuyu sıkmayan bir diğer unsur ise yazarın betimlemeleri tam kararında kullanması olmuş. Böylece uzun betimlemelerden hoşlanmayanların rahatlıkla okuyacağı bir eser.
Bir eserin değerini koruyan en önemli unsur tabiki çevirinin ustaca olması. Seçkin Selvi çevirinin hakkını vererek eseri bizim edebiyatımızda kazandırmış.
Hayata dair, insana dair satır aralarıyla durup düşüneceğiniz, farkındalığınızın artmasını sağlayacak ve parça tekelinde bütünün bu kadar güzel anlatıldığı nadir eserlerden biridir.