Napolyon'un öyle bir tavuk tutkusu vardı ki, aşçıbaşlarını günün yirmidört saati koştururdu. Ne mutfaktı onunki ama, yolunmuşluğun çeşitli aşamalarında yüzlerce kuş; kimi hala soğuk soğuk kancalara asılı, kimi şişe geçirilmiş ateş üstünde ağır ağır dönmekte, ama çoğu yığınlar halinde çöpe atılmış durumda. Çünkü İmparator çok meşgulmüş. Birinin iştahı tarafından yönetilmek garip bir şey.
Beni her zaman, her yerde izleyen küçük bir kız elime yapıştı, kaşlarını endişeyle çatmıştı,
“insanları öldürecek misin, Henri?”
Önünde çömeldim.
“İnsanları değil, Louise,” dedim.
“Yalnızca düşmanları.”
“Düşman nedir?”
“Senden yana olmayan biri.”