Üç Uzun Gün kitaplarını, Üç Uzun Gün sözleri ve alıntılarını, Üç Uzun Gün yazarlarını, Üç Uzun Gün yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kendi benliğinin izlerini sürdüğü bu yolculukta,denizin derinlerinden çekilen bir hazine gibi,abisinin yaşamı boyunca edindiği bilgi ve deneyimlerle karşılaştı.Her sayfayı çevirdikçe,onun çizdiği yol haritasına biraz daha yaklaştı
Her bir sayfanın ardından farklı bir hikaye ,farklı bir anı barındıran bu eski yıpranmış günlük,hayatın ne kadar karmaşık ve karışık olduğunu hatırlattı ona
Sevgi dolu hatıraların kaynağı olan annesinin yokluğu ve konağın koridorlarındaki sonsuz arayışın yankısı, hayatın gerçek anlamını arayan bu genç adamın, acı ve sevgi dolu yaşam öyküsünün başlangıç noktasını işaret ediyordu.
Anlatıldığı dönemin edebiyat dilini ustaca kullanan yazar betimlemeleriyle okuru işgal yıllarında İstanbul sokaklarını dolaştırıyor. İşgal ve kaos İstanbul’da derin bir travma olarak yaşandı. Halk toplumsal bir çöküntü içinde yorgun ve mutsuz. Bundan faydalanmak isteyen çeteler dört bir yandan yağmalama peşinde .İstanbul’un işgalini kutlamaya
Merhabalar
İşgal altındaki Osmanlı
İşgal altındaki İstanbul
Yazarımız bizleri işgal altındaki İstanbul sokaklarına götürüyor. Bir taraftan işgalin halkın üzerinde yarattığı korku endişe ve karmaşa bir yandan Osmanlı devletinin son demleri bir yandan ise sebebi bilinmeyen cinayetler
Cinayetleri çözmeye kararlı olan Ali Canib, herşeyini ülkemizin düşman işgaline karşı; kurtuluşuna ve ülkemizin bekasına adamıştır. Bir yandan yaşanan cinayetleri çözmeye çalışırken bir yandan da işgal güçlerine ve hainlere karşı mücadele ediyordu. Ali Canib’in macerasına sizler de ortak olmak isterseniz
Sizlere de tavsiye eder
Keyifli okumalar dilerim
Üç Uzun GünMustafa Fırat · Mühür Kitaplığı · 202315 okunma
"İşgal altındaki İstanbul, sanki bir mağaraya dönüşmüştü; bu mağaranın içinde yolunu bulmak ve çıkışı aramak, kendisini zifiri karanlıkta kaybolmuş gibi hissettiriyordu."
"Bu topraklar aziz bir halkın umutları, hayalleri ve gururuyla şekillenmişti. Ve bu onur kırıcı manzara karşısında, İstanbul halkı yalnızca çaresizce, acı dolu bir şekilde izleyebiliyordu."