Hikayelerin hepsi güzel ama en çok “Açık Deniz Korsanı, Buz Sarayı, Baş ve Omuzlar, Dört Yumruk” hikayelerini beğendim. Buz Sarayı’nda kışı, karları, etrafı o kadar güzel tasvir etmiş ki ortam beni sardı o sayfaları tekrar tekrar okudum gözümde canlansın istedim tekrar tekrar.
Açık Deniz Korsanı’nda teknesini ele geçiren korsana aşık olan bir kadını (sonuyla beni gerçekten şaşırttı beklemiyodum) Buz Sarayı’nda rutini bozma, hayatı daha coşkulu yaşama arzusunu, Baş ve Omuzlar’da bir filozof ile aktristin ilişkisini, Dört Yumruk’ta ise bir adamın karakterinin yediği dört yumrukla nasıl değiştiğini anlatıyor.