Bin bir zorlukla mücadele ederek, inatla okuyup bitirdim tam 470 sayfalık kitabımı bir haftada da olsa. İşlerimin yoğun olduğu haftaya denk gelmesine rağmen gece gündüz, dağ bayır okudum. Hiç yanımdan ayırmam zaten okuduğum kitabı, her zaman sırt çantamda nereye gidersem benimle gelir. İlk başlarda hikayeye pek odaklanamadım birden. Bir çok kişinin adı geçiyordu, aklımda tutucam diye kılı kırk yardım desem yalan olmaz. Ama bi 60 sayfadan sonra dizi izliyor gibi devam ettim. Hele ki sonlara yaklaştığımda bir yandan sonunu çok merak ederken bir yandan da bitmesin istiyordum.
Bir tarafta hırçın ve dediğim dedik asi Catherine diğer yanda ise aksi huysuz acımasız Heathcliff. Bu ikilinin birlikte büyüdüğü, büyürken birbirleri ile olan dostlukları, zaman zaman kavgaları, küslükleri en çokta aşkları ve acımasızlıklarına rağmen birbirlerine olan bağlılıklarına değinmişti yazar. Aşktan doğan nefretin ve intikam alma güdüsünün görüp görebileceğiniz en güzel anlatımıydı. Ayrıca roman genç yazarın ilk ve tek romanıdır. O gencecik yaşında nasıl böylesine derin karakterler oluşturduğuna şaştım doğrusu. Zaten okumayanınız varsa bile duymayanınız kalmamıştır Uğultulu Tepeler’i.