"Hayat sanki büyük bir değirmen, insanlarsa o değirmene getirilen içi buğday dolu çuvaldılar. Her buğday tanesi bir duyguyu, bir dostu, bir yaşanmışlığı temsil ediyordu. Değirmen tüm buğdayları sabırla ama kararlılıkla öğütüyordu. Buğdaylar öğütüldükten sonra ortaya çıkan un ise beyaz rengiyle yaşlı bir adamı temsil ediyordu. O undan pişirilen ekmekler de o insanın geride bıraktığı mirastı..."