İki sevdalının kendi tohumlarını kendi can suyu ile sulayıp çınarlar olması, aşk yaksa yeri geldiğinde birbirlerine gölge olduğu günleri, sokaklardaki çocuk seslerini, insana insan olduğu için değer verilen zamanları, kişinin hangi mesleği icra etse de hor görülmediği seneleri, düşene bir tekme atılmayıp yaralarının sarıldığı çağları, anaların bebelerin kendi eceli dışında ölmediği devirleri, bir aşın çıkar gözetmeksizin paylaşıldığı sıraları tahassür ediyoruz. İşte bu yüzden unutuyoruz ancak unutmayı, unutamıyoruz.