Peygamberlik etme yeteneğim olsa, tüm gizleri ve bilgileri bilsem, üstelik dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa ama merhametim olmasa, bir hiçim.
Tanrı'ya inanmak için düşünmeyi ve soru sormayı bırakmak zorunda değilsin, 8 milyar koyundan oluşan bir sürü isteseydi eğer; bırak özgür iradeyi, bize kavrama yeteneği veren başparmaklar bahşetmezdi.
Bu sorular annesiyle babasını, özellikle de Hannah'yı saatlerce konuşmadan oturtup hadsizliği üzerinde düşünmeye zorlayan annesini kızdırıyordu. Hannah sonunda şunu anladı: İyi kızlar neden diye sormazlardı. Hatta en mahrem düşüncelerinde bile bunu merak etmezlerdi.
Bu beklenmedik şefkatten dolayı Hannah'nın boğazına bir yumru oturdu ve onu biraz yüreklendirdi. Bu kadar zavallı duruma ne zaman düşmüştü, önüne atılan her iyilik kırıntısına minnet duyar hale ne zaman gelmişti?