Güneş tepeye çıktığı vakit çayırların yeşerdiği eteklere doğru dans ederek yolunu bulan ırmağın kenarında oturur, yemeğini yer, kalan kırıntıları da kuşların yemesi i in otların üzerine bırakırdı.
Deli Yuhanna öyküsü ne kadar tanıdık öyle değil mi? Günümüzde böyle olayları sıklıkla duyar olduk. Söyleyecek o kadar çok şeyim var ki ama susma hakkımı kullanıyorum şimdilik...
Kitap üç öyküden oluşuyor. uzunca üç öykü. özellikle son öykü çok çarpıcı geldi bana. Dinin istismar edilmesi ile ilgili epey göndermeleri var.
Son öyküde manastırdaki rahipler ve çoban arasında geçen olaylar konu ediliyor.
Çobanın hayvanları manastıra ait topraklarda otlayınca çobanı suçlu bulup, hayvanların yediği otların bedelini gerekirse tarlasını satıp ödemesini istiyorlar.
Çoban da çok cesur bir şekilde kendini ifade ediyor. "Fakirler altın ve gümüşle dolu manastır kasasını doldurmak için mi ekmeklerini ve geçimlerini sağladıkları tarlalarını satsınlar?" diye soruyor ama rahipler ısrarla
"Zarar görmesine neden olduğun bir buğday tanesi için bile manastır seni affetmeyecek." diyorlar. İlerleyen satırlarda kutsal kitabı göstererek "Yaşamdaki en kutsal şeyi kullanarak onun içine şeytanlarınızı yayıyorsunuz." diyerek sözünü sakınmıyor... Sonucu merak ediyorsanız okuyun.
Kisa bir kitap. Öncelikle Halil Cıbran' ın hayatı ile başlamış, üç kısa hikaye ile devam etmiş. Anlatımı ve cümlerindeki yalınlık kitaptaki hikayeleri daha da güzelleştirmiş. İyi okumalar dilerim...
Vadinin PerileriHalil Cibran · Avrupa Yakası Yayınları · 20131,009 okunma
Ezen olmaktansa ezilen olmak daha iyidir; insancıl güdülerden kaynaklanan zayıflıkların kurbanı olmak,güce güvenip yaşam çiceklerini ezmekten ve yaşama arzusunu duyma işleğindeki güzellikleri bozmaktan daha iyidir.