Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Van Gogh - Yüz Yıl Sonra

Ferit Edgü

Van Gogh - Yüz Yıl Sonra Gönderileri

Van Gogh - Yüz Yıl Sonra kitaplarını, Van Gogh - Yüz Yıl Sonra sözleri ve alıntılarını, Van Gogh - Yüz Yıl Sonra yazarlarını, Van Gogh - Yüz Yıl Sonra yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
95 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 saatte okudu
Bu deneyimlerden geçmiş Van Gogh, son derece açık bir biçimde gerçek kurtuluşu dile getirir: "Herkesin kendi düğümünü kendinin çözmesi gerek." Ama çözüldükçe karışan, büsbütün işin içinden çıkılmaz olan düğümler de vardır. Kördüğümler. Fırça, tuval ve boyalar da yetmeyebilir bu kördüğümü çözmeye. Ama gene de düğümü çözecek olan kişinin kendisidir. Ak kâğıda düşmüş sözcüklerle. Ya da ak keten tuvale düşmüş renklerle. Van Gogh daha o yıllarda Beckett gibi konuşur: "Devam etmek, devam etmek, işte gerekli olan bu..
Van Gogh - Yüz Yıl Sonra
Van Gogh - Yüz Yıl SonraFerit Edgü · Sel Yayıncılık · 2011137 okunma
Selâm sana bu dünyanın içinde binlerce dünya olduğunu sezen ve bunu bize duyuran ve her fırça vuruşunu yaşamının bir ânıyla ödeyen ressam!...
Reklam
Kendi ölümünü kendi eliyle gerçekleştirecek olan bir adamın ölümsüzlük peşinde olması. Ne çelişki! Ama bu çelişkide gerçekleşir, yaşamla sanatı böylesi bir tutarlılık içinde birleştirebilme; yaşamın ve sanatın son sınırlarına yapılan yolculuk.
Her şey vardır resimde. Her şey varolabilir. Öyküyü yadsıdığında bile insana ait her şeyi anlatabilir resim. Resimde olmayan yalnız Zaman'dır. Zamanın kendini duyurduğu ender (tek dememek için) resimlerdir onunkiler. "Bir fırça vuruşu..
Ne cennet, ne cehennem, yalnızca sanat. Yalnızca resim. Yaşayan. Dünya durdukça yaşayacak olan. Yaşama elveda dediğinde, resme elveda dememişti. Ya da, daha doğrusu, resimleri yaşama, dünyaya elveda dememişlerdi.
Ölesiye sürdürmek. Yaşamayı ve yaratmayı. Sol memesinin altına sıktığı iki kurşun bile, hemen orda, buğday tarlasında, Temmuz güneşinin altında, tüm çektiklerini sona erdirmeyecektir. "Bunu bile başaramadım" diyecektir ölüm yatağında, piposundan bir iki duman çekip.
Reklam
"Ölünceye dek bir akıl hastanesinde kalmak zorunda olsam da sanırım, bu durumu kabullenebilirdim. İçerde de resmi yapılacak konular bulmakta güçlük çekmezdim herhalde."
Beş parasız Van Gogh, kesinlikle gerekli gördüğü at etüdleri için bir "model tutmanın" şart olduğuna inanıyor. Ve model olarak da atların en sıskasını, en zavallısını, o en "sömürülen" beygiri seçiyor.
Eğer yaratmayı, resmini yapmayı sürdüremezse, işte o zaman gerçekten hastalığına teslim olacaktır. Ödün gibi, teslim olmanın da onun sözlüğünde yeri yoktur. Hastalığına karşı değil, hastalığı içinde karşı koyar: "Ben neysem oyum ve bunun kabul edilmesini isterim".
"İçimde öylesi bir ateş duyuyorum ki sönmesine izin veremiyorum" diyordu. İçinde duyduğu o ateşi fırçalarıyla ve yağlıboya ile söndürmeye çalışıyordu. Ya da renklerini ve fırçasını ateşe bulayıp öyle resmediyordu.
Reklam
Resimleri üzerine titreyen ressamlardan değildi. Üzerine titrediği resimler, üzerinde çalıştığı ya da kafasının içinde olup da henüz gerçekleştirmediği resimlerdir. Mektuplarında, eski resimlerinden hiç söz etmez.
Van Gogh doğa ile "diyalog halinde"dir. Kendinden önceki, hayranı olduğu Japon ressamlarında olduğu gibi, hiç kuşkum yok, bağlarla, bahçelerle, güneşle, bulutlarla, çiçeklerle konuşuyordur.
Çoğu kez, bir akıl hastasını iyileştirmek, onu öldürmek demektir. Ya da onu "ihtihar etmek". Van Gogh örneğinde olduğu gibi. Hangi doktor iyileştirecektir Van Gogh'u? Deli-dehâsmm ürünlerini armağan ettiği hekim, bu resimleri oğluna nişan tahtası olarak veren hekim mi?
Hayat utansın. Ama hayat, onun hayatı. Yüz yıl önceki. Bugün, yüz yıl sonra, bir günde yaptığı bir resim milyarlar ediyorsa, hangi hayat utanacak? Hangi soyut hayat? Ya da hangi soyut utanç?
Bugünün hiçbir şey görmeyenleri, yarm her şeyi, hemen hemen her şeyi görebilirler. Yarını gören böylesi aklı başında kaç deli gördünüz?
618 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.