Gecenin" geç saatlerinde verandaya çıkıyor Frenesi ve dalgaların hemen üzerinde duruyor, göremediği ufka doğru bakıyor, bilmediği bir istikamete doğru yola çıkmış ve onu sırtında taşıyacak bir rüzgâr gibi ve bir ses duyuyor, Taşkın boyunca söylenen bir şarkı bu, muazzam bir şarkı, gecenin birinde tanımadığınız birinin evinde kafanız bir dünyayken duyduğunuz, sonra da asla bulamadığınız o şarkılar gibi, dalgıçları anlatıyor, şarkının söylediğine göre henüz gelmemişler ama eli kulağındaymış, Taşkın'a dalacak ve "bizden alınan ne varsa" bize geri vereceklermiş, şarkı söz veriyor, "kaybettiğimiz ne varsa..."
Televizyon, gençlerin her türden ebeveyne karşı bir isyan başlattığını ilan ederken ve seyirciler de buna gayet ikna olmuşken, Brock sadece sonsuza dek çocuk kalmak ve geniş bir ulusal Ailenin güvenli kucağından hiç çıkmamak için beslenen derin -hatta bizzat hissetmesine müsaade ettiği zamanlarda acıklı- bir ihtiyaç görüyordu. Önsezilerine göre, ki neredeyse haklı çıkmak üzereydi, bu isyancı çocukları yollarından döndürmek kolay ve ucuz olacaktı. Hepsi yalnızca yanlış müziği dinliyor, yanlış şeyi tüttürüyor, yanlış kişileri takdir ediyordu. Yeniden şartlandırılmaya ihtiyaçları vardı.
Erkekler için her şey ne kadar kolaydı. Akıllarında Bir Yere Sokmak yoksa Silah Sahibi Olmak vardı ki o da zaten belirli bir mesafeden Bir Yere Sokmalarına imkân tanıyordu. Hayatlarının gerçeğini oluşturan şey, günbegün bunun nasıl ve ne zaman olacağına dair detaylardı. Hiç iç açıcı değildi tabii ama nispeten çok daha basitti ve kim basitlikten payını almak istemezdi ki; seyyahları çöllere, balıkçıları dalgalara, erkekleri savaşa götüren baştan çıkarıcı bir vaatti o.