Bir Asteğmenin Tunceli Anıları

Vur Emri

Ümit Zileli

Vur Emri Gönderileri

Vur Emri kitaplarını, Vur Emri sözleri ve alıntılarını, Vur Emri yazarlarını, Vur Emri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Üştü açık kamyonlar bitmek tükenmek bilmeyen yolda sarsılarak ilerlemeye devam ediyor ve ben düşünüyordum. Daha doğrusu korkuyordum. Bir kazadan, pusuya düşmekten, erlerin başına bir şey gelmesinden.. ve ölümden! Daha önceleri ölümden korkmuş muydum? Hayır. Lüzum yoktu ki. Ölüm uzak, belirsiz ve anlamsız bir sözcüktü o zamanlar. Şarkılarda, şiirlerde sık sık yinelenen renksiz bir sözcük. Dinlerken hüzün verirdi yalnızca. Kötü bir şey olduğuna emindim. İyi bir tarafı olsa niçin herkes savaşlara, idamlara karşı çıksındı ki? Demek ki acı veriyordu.
Verdiğiniz buyruklar mantığa ters gelse de yerine getitilir. Ya da siz, aklınız kesmese de aldığınız buyrukları yerine getirirsiniz. Çünkü yerine getirmek zorundasınızdır. Çünkü "Emir demiri keser". Sevgili bölük komutanımın dediği gibi: "Mantığın bittiği yerde askerlik başlar."
Reklam
Askerlik anıları :D
" 7.62mm çapındadır. Sivri kısmı turuncu renkte olanlar izli mermidir. Tesir gücü çok yüksektir. Sorusu olan var mı? Muhittin hevesle elini kaldırdı. Bölük komutanımızın söz vermesi üzerine Tuzla tarihinin en ilginç sorusunu büyük bir ciddiyetle tane tane sordu: "Komutanım, bu mermilerin ucu niçin sivri de mesela dört köşe değil?" Bir an herkes dondu. Üsteğmen Şenocak dik dik Muhittin'in suratına baktı. Ama hayır, arkadaşımızın hiç dalga geçer gibi bir hâli yoktu. Tertemiz, saf bir yüzle cevap bekliyordu. Biz kahkahalarımızı zaptetmeye uğraşırken, Üsteğmen Şenocak son derece mütebessim bir yüzle karşı soruyu yöneltti: "Oğlum sen Laz mısın?" Muhittin şaşkın cevap verdi: "Trabzonluyum komutanım."
Bir başka yerin anılarından geriye kalan ise. İnsanlar! Şikayetsiz doğan, şikayetsiz büyüyen ve ölen insanlar. Bizim insanlarımız!...
İnsanları ilk kez o kadar yakından tanıyor, yaşam biçimlerine ve o yaşam biçimine karşı olabildiğince geniş hoşgörülerine o kadar yakından tanık oluyordum. Tepki göstermiş, kızmıştım: — Böylesine ezik, böylesine itilmiş bir yaşamın hoşgörüsü ne ola ki diye. Zaman geçtikçe, operasyonlar sıklaştıkça onları yakından, taa içlerinden yakaladım. Ve ilk tepkimin ne kadar haksız, ne denli acımasız olduğunu gördüm. Ben kavramları karıştırmış; hoşgörü ile kadercilik, savunmasızlık ile teslimiyetçilik arasındaki o incecik çizgiyi farkedememiştim!
Biliyorum ki; daha birçok kitap yazılacak. Tabular yıkılacak.Ve birgün güzellikler, umutlar, sevgiler yazılacak.Hiçbir kötülüğün, namussuzluğun, baskının ve işkencenin bulunmadığı, sevda türkülerinin bir baştan bir başa söylendiği bir ülkede. İstanbul'daki çocukla Hakkâri’deki çocuğun özlemleri arasında hiçbir farkın kalmadığı bir Türkiye'de. — Çok mu hayal?...
Reklam
39 öğeden 41 ile 39 arasındakiler gösteriliyor.