Bir sözün kişinin inandığı şeye aykırı olması, onun her zaman yalan olmasını zorunlu kılmaz. Bazen kişinin, doğruluğuna inanmadığı halde muhatabına bir bilgi aktarması bir başka ifadeyle, bir konuda genel görüşün aksine istisnai görüşü benimsediği halde muhatabına genel görüşü iletmesi yalana girmez. Örneğin A şahsının kapsüllü ilaçların alımının fıkhi hükmü hakkındaki sorusuna B şahsı, dini otorite kabul edilen Diyanet üyelerinin ortak kararı ile cevap verir. Bu da ilaçların dış kısımlarının yapıldığı malzemenin şüpheli olmasına rağmen zaruretten dolayı kullanılabilirliği yönündedir. Ancak B şahsı kendisine bu soru yöneltildiğinde Diyanet'in fetvası ile cevap verirken bu fetvanın doğruluğuna inanmıyor olabilir, Onun söylediği şeye inanmıyor olması, sözünü yalan kılmaz. Zira bu fetvanın doğruluğuna inanmayışı kendi şahsi düşüncesi ve tecrübesine ilişkin olduğundan yalnızca kendisini bağlar. Dolayısıyla yalan, inanca aykırılık olarak tanımlandığı takdirde ortaya çıkan istisnalar nedeniyle bu tanım, yalanın mahiyetini kapsayıcı olma özelliğini kaybeder. Bu kümenin dışına çıkan elemanların varlığı, tanımın yalan kavramını tam olarak karşılamadığını gösterir.