İnsan hayatı belirsizliklerle donanmıştır; insan, kaderinde ölüm, Yargı ve Sonsuzluk gibi mutlak olarak kati şeylere sarılmak yerine kendini belirsiz olanda kaybeder. Ancak dördüncü bir katiyet vardır ki insan tecrübesince hemen ulaşılabilir bir haldedir: insanın gerçek ya da hayali olanı, Allah'ı ya da dünyayı seçmekte özgür olduğu ve böylece uhrevi hayata dair üç büyük katiyetin değerini kendi için irdeleyebildiği şu an. Arifin bilinci doğrudan ya da dolaylı ve zımnen Allah'ı anmayla gerçekleşen ibadede bu üç referans noktası üzerine bina edilmiştir.
Manevi hakikatin ya da imanın zihne değil de kalbi akla ait oluşu, insanın maneviyatta ahlaki üstünlüğün akli üstünlükten daha ağır çekmesini anlamasını mümkün kılar .