Ne kadar bağırsa sesini onlara işittirmeye muvaffak olamayacaktı. El ile dokunulacak kadar yakın görünen bu başlar, en uzak yıldızlardan yabancı dünyalardır.
Ali Rıza Bey'in öteden beri en büyük şikāyetlerinden biri de kitap okumaya vakit bulamanması idi. Her zaman okuduğu sayfanın en tatlı yerinde bir iş çıkardı.
Yaprak Dökümü, etkileyici konusu ve detaylı düşünülmüş karakterleriyle bir solukta okunacak güzel bir kitap. Ancak Reşat Nuri’nin diğer kitaplarıyla kıyaslayınca biraz aceleyle yazıldığına dair izlenim edindim.
Kitapta Fikret, Şevket, Necla ve Leyla’nın “yaprak dökümü” misali yuvadan kopuşları sırayla ele alınıyor. Ancak bu anlatımlar çok küçük bölümlerden oluşuyor. Örneğin Fikret’in evden ayrılışı bir-iki sayfada hızlıca anlatılmış ve geçilmiş. Yine aynı şekilde karakterlerin daha sonraki akıbetlerini anlatan toplayıcı bir bölümü bulunmuyor. Dolayısıyla tüm bu olaylar silsilesinden sonra ne oluyor, ne bitiyor insan merak ediyor ve okumak istiyor.
Ekseri tecrübesiz hastalar gibi sanmıştı ki insanın istırapları yattığı yataktan, etrafindaki eşyadan gelir ve yer değiştirmek, onlardan kurtulmak için en iyi çaredir.