Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yara Bende Gönderileri

Yara Bende kitaplarını, Yara Bende sözleri ve alıntılarını, Yara Bende yazarlarını, Yara Bende yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
" Anlattıklarımın ne kadarı gerçek ne kadarı değil, bilmiyorum, ama sana yemin ederim ki hepsini en küçük ayrıntısına kadar yaşadım. Bunları hiçbir insana anlatamazdım, bana inanmayacaklarını biliyorum, bu yüzden sana geldim. Beni bir taş bile anlamayacaksa hiç kimse anlamasın zaten."
Everest YayınlarıKitabı okudu
"Devir nasıl da kötüye gidiyor. Mahallemiz ne yazık ki, o eski mahalle değil artık. Herşey hızla ve bizim etkimiz olmadan değişiyor. Demirin tuncuna, insanın puştuna kaldık, ağbimin okuduğu kitapların birinde geçiyordu buna benzer bir cümle. Geçen zamanı özlüyoruz durmadan, ah edip vah ederek. Bunun, canımı nasıl yaktığını bilemezsin. Böyle olunca ister istemez seni her zamankinden daha çok düşünüyorum, nasıl düşünmeyeyim, nasıl? "
Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
200 syf.
10/10 puan verdi
Dağda Duman Yeri Yok kitabıyla tanışıp kalemine hayran olduğum Abdullah Ataşçı'dan Yara Bende isimli bu belgesel - roman tarzında yazılmış 2019 Attila İlhan Edebiyat Ödüllü, şiirsel bir anlatımı olan kitabı okudum. Roman anlatıcısı Hasan' ın oğluna bıraktığı teyp kayıtlarından oluşuyor roman. Hasan'ın kayıtlarında doğumundan önceki zaman, çocukluğu, aşkı, ailesi, kendisiyle birlikte bir çok farklı hikaye sığdırdığı anlatısı var. Kurgu, rüya, hayal ile birlikte aynı anda apaçık yaşanmışlıkların, masalsı bir dille anlatımı ve anlatımın yer yer yerel nitelikler taşıması benim için kitabı daha çok benimseyerek okumama vesile oldu. "insan, ancak yolunu kaybedip ve onu tekrar bulduğunda hayatı öğrenirmiş." demiş Ataşçı; roman kahramanı Haso, yolunu kaybedip bulma arasında, yalnızlaşmış bir toplumda, yarasıyla beresiyle, doğrusuyla yanlışıyla var olmuş, kendi yolunu önemsemekten çok oğluna yol olmaya çalışmıştı sanki. Severek, hissederek okudum.
Yara Bende
Yara BendeAbdullah Ataşçı · Everest Yayınları · 201881 okunma
"Ona bakmak için gündüzleri birkaç kişi evine geliyordu ama geceleri bir Allah'ın kulu bile yoktu yanında. Yaşlılıkta aslolan gündüzler değildir, bunu da unutma e mi?"
İnsan, ancak Yolunu kaybedip ve onu tekrar bulduğunda hayatı öğrenirmiş.
Sayfa 49
Anlattıklarımın ne kadarı gerçek ne kadarı değil, bilmiyorum, ama sana yemin ederim ki hepsini en küçük ayrıntısına kadar yaşadım. Bunları hiçbir insana anlatamazdım, bana inanmayacaklarını biliyorum, bu yüzden sana geldim. Beni bir taş bile anlamayacaksa hiç kimse anlamasın zaten.
Reklam
Başka birilerinin acılarını yüklenmiştim sanki ve bana ait olmayan hayatları yüreğim ve beynim parçalanırcasına öğreniyordum. Sahih olmayan bir membadan, hayatıma acı zerk ediliyordu ve ben başka hayatları da yaşadığımdan hızla yaşlanıyordum.
Çünkü babama göre, insan, ancak yolunu kaybedip ve onu tekrar bulduğunda hayatı öğrenirmiş.
"Dağın, taşın, ağacın, böceğin, kaplumbağanın ve suyun ucunda bir yerdi orası... Dağınık bir rüyanın içindeymişim o zamanlar; babamın gözlerinde, ellerinin değdiği yerde, kardeşlerimin sesinde, annemin gülümseyişinde biraz da masalmışım. Babamın yakışıklı, güçlü, gözüpek olduğu ve ölümün yaşadığımız o cennet gibi yere yolunun bir kez dahi düşmediği zamanlarmış da. Kar beyazı, alabildiğine uzun bir yelesi, opal taşı gibi renkli ve parlak gözleri, ince uzun bacakları olan bir atımız varmış ve ben o yıllarda olan biteni kendi gözlerimle değil, taşların, suyun ve biraz da bu atın gözleriyle görürmüşüm."
Kayaya, "Beni bir taş anlamayacaksa hiç kimse anlamasın, bu yüzden sana geldim," demiş, "şu yalan dünyada yolumu çok kez kaybetmişliğim vardır, sonuncusunda yolumu bulmam her zamankinden çok daha uzun sürdü. Hatta, saptığım yolda bile yeni yollara meylettim ve böylelikle bir değil aynı anda beş kez kayboldum. O uzun yollar ipe dönüştü de boynuma dolandı, nefesimi kesti. Herkes bir kez ölürken ben bu yaşıma kadar kaç kez öldüğümü bile hatırlamıyorum. Sonuncusu en kötüsüydü, öyle ki sevdiğim kadına bile ulaşamayacağımı düşündüm; yalan olmasın, düşünmedim aslında, çünkü yolumu kaybederken aklımı da kaybediyorum ben. Şükürler olsun ki yolumu tekrar buldum bu sabah ve sevdiğim kadına sımsıkı sarıldım, ardından da sana geldim. Nasılsa senin yetişeceğin işlerin yok, birilerine söz vermişliğin, hastalığın, sıkılman yok, sırlarımı fısıldayacağın kimsen yok, dilinin çözülüp de konudan konuya atlayacağın yok, yalanların yok, her şeyden önce, herkesten az konuşur çok dinlersin sen. Bunları ancak sana anlatabilirdim, dinle beni.
Reklam
Çünkü doğrular insanı farkında olmadan büyütürken ya da hiç olmazsa birer makineye dönüştürürken; hatalar, onun çocukluk sularında biraz daha kalmasını sağlayacak kadar iyilik doluydu. Çocukluğumun rengi solmasın, orada biraz daha istediğim gibi oynayayım diye, büyüklerimi üzecek yanlışlar da yaptım bu yüzden.
Yazısı, sahiden de çok güzeldi, ilk cümlesi hâlâ aklımdadır. "Gençlerin yaralarının merhemidir yaşlılar..."
O an, ne olursa olsun, insanın gördüklerini, dertlerini her yerde ve herkese anlatmaması gerektiği sonucuna vardım, ne var ki insan ancak böyle büyüyebiliyordu.
Bazen bir şeye gereğinden fazla bakmak, insana bir gerçeği daha gerçekmiş gibi gösterebiliyor ya da aslında hiçbir şey gerçek değil de biz arzuladığımız şeylere bir gerçeklik değeri katıyoruz böyle baktıkça.
Sayfa 7 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Geri18
134 öğeden 121 ile 134 arasındakiler gösteriliyor.