"Ya oyun değilse sana olan hislerim?
Gercek olmanı isterdim ama sen sevilecek türden değilsin!
Ne demek istiyorsun?
Duydunuz siz bayım, 'siz sevilecek türden değilsiniz.' "
Kafayı taksak, hiç konuşamazdık.
Bu dünyada pek az ses yarasız beresizdir, daha doğrusu yumuşak, hafif bir damarlanmayla maluldür diyelim. Ruh denen o ele avuca gelmez şeyin bulunduğu yerin insanın sesi olduğu boşuna söylenmemiş. Biçimlendirilmiş soluk, üfleyiş. İnsanı insan yapan şey. Velhasıl ses tellerindeki yara bereler, oraya hakkedilmiş yaşantıların, akustik dışavurumların ama aynı zamanda suskunluğun dökümüdür. İnsan parmaklarıyla yoklayabilseydi onu, akıp gidişiyle, duraklarıyla, çatallanmalarıyla... Orada, gırtlağın karanlığında: Şifresini asla çözemeyeceğin senin kendi hikayen işte orada yatıyor.
Onun kendini açığa vuruşunu sadece hissedebilirsin, nedenini asla bilemeden. Bir anda ağzın kuruyuverdiğinde, boğazın düğümlendiğinde, görünüşe göre sebepsiz yere nefesin tıkandığında veya ciğerlerinden hiçliğin tazyiki geldiğinde.
Müthiş bir yaklaşım, müthiş bir yorum, o kadar sisin arasında derin bir netlikle aranan parçalara ulaşmak ve etkileyici, orijinal bir son. Son aylarda okuduğum en derin, en güzel kitap. Tam da düşündüklerime değinmiş olması, bütün bunları akıcı bir olay örgüsünde çok orijinal bir şekilde aktarmış olması Marcel Beyer'in benzersizliğini kanıtlıyor. Her cümlenin ardından sonra sonra diyerek olayı merak ederken, bir paragrafı üzerine saatlerce düşünüp incelemeler yapabildiğim nadide bir eser. Bittiğine üzüldüm, ama sonuna değil. Ses üzerine siz de düşünüyor ve bir başkasının ne düşünebildiğini görmek istiyorsanız veya daha önce hiç "ses" üzerine düşünmediyseniz mutlaka incelemelisiniz.
Bir sese nasıl aşık olurken aslında o ruha aşık olunduğunu bu kadar net önüme koyan başka hiçbir eser olmamıştı. Etkileyici bir sesin neden etkili olduğunu aslında arka kapakta da yer bulan "Ruh denen o ele avuca gelmez şeyin bulunduğu yerin insanın sesi olduğu boşuna söylenmemiş." ifadesiyle ilk defa değinen Beyer, aslında -tam da merak ettiğim üzere- tüm hikayeyi bu aşk üzerine kurmuş.
Daha önce Naziler, ll. Dünya Savaşı hakkında çok eser okudum, çok belgesel izledim ama hiçbiri bu kadar kısa değildi, hiçbiri bu kadar farklı bir bakışla ve çok yönlü ele alınmamıştı. Çok etkileyici bir eser hatta çok etkileyici bir yazar karşısındasınız.
Sese aşık olan, sesi düşünen, sesi merak eden ve sesi daha önce hiç düşünmemiş herkese bu eseri kaçırmayın diyorum.