Bu dünyayla ilgili gerçek şu ki, o yaşanacak sonsuz derecede iyi, güzel ve
geliştirici bir yerdir. Tek "kötülük" ise bu gerçeği anlayamamaktan kaynaklanır.
Korkularımız yüzyüze gelmekten kaçındığımız şeylerden kaynaklanır. Bir kez bütünüyle ve
derinlemesine bu korkunun kaynağına inmeye, onunla yüzleşmeye cesaret edersek, o zaman o gücünü yitirir.
Gerçek şu ki, içimizde bizi incitip üzecek, bize zarar verecek hiçbir şey yoktur; yalnızca kendi duygularımızı yaşamaktan, onlarla karşılaşmaktan
duyduğumuz korku bizi engeller.
Hayatın bir nehir olduğunu düşünelim. İnsanların çoğu da nehrin akışına kapılıp gitmekten korktukları için kıyıya sıkı sıkıya tutunmuşlar. Ancak belirli bir noktada, her varlık gönüllü olarak kendini, akışa bırakmak, nehrin onu sağ salim bir yerlere ulaştıracağına güvenmek zorunda. İşte bu noktada insan "akışa uymayı" öğrenir ve bu harika bir duygudur.
Bir kez nehirle birlikte akmaya alışınca, bu insan artık ileriye doğru giden yollardan hangisini seçeceğine kendisi karar verebilir. En iyi görünen yolun hangisi olduğunu belirleyebilir, ağaç köklerine, kaya parçalarına çarpmaktan sakınarak ilerleyebilir ve önündeki birçok kanal ve koldan izlemek istediğini seçebilir. Aynı zamanda da hâlâ "nehirle birlikte akmaktadır..."