"tamamlanmamış bir cümledir insan.
yalnızlığıyla bile bir araya gelemeyecek kadar ıssız...
bütün bunlara rağmen hayat, yine de anlamlı bir cümle kurabilme isteğidir.
insanın kendini tamamlayabilmesi isteği...
zaman içinde aşınmış, her şeye kırgın bir ruhun kendini onarabilme çabasıdır."
Okurken keyif aldığım ve tekrar tekrar okuyabileceğim çok özel bir kitaptır Aylak Adam Ayrıca okuğum kitaplar arasında en güzel girizgâha sahip roman. Ben bu kitabın ne kadar muhteşem olduğunu düşünürüm hep favori kitabım olduğunu söylerim,ama bu kitap herkes gibi olanlara göre kesinlikle değil bence gökyüzüne bakarken gözleri dolan, saatlerce sessizce tüm benliğiyle yürüyebilen,ağaçları kuşları ve insanları izlemeyi sevenlerin ve varlığın derinliği üzerinde kafa yoranların sevebileceği bir kitap.Hatta ilk kez okuyanlara bunca yıl neden okumamışım? dedirtecek cinsten.
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,7bin okunma
tutamak sorunu dedim. dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. tramvaylardaki tutamaklar gibi. uzanır tutunurlar. kimi zenginliğe tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. çocuklarına tutunanlar vardır. herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. gülünçlüğünü fark etmez. kağızman köylerinden birinde bir çift öküzüne tutunan bir adam tanıdım. öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. herkesin, "- veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur," demesini isterdi. daha gülünçleri de vardır. ben, toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: gerçek sevgiyi! bir kadın. birbirimize yeteceğimiz, benimle birlikte düşünen, duyan, seven bir kadın!
Herkesin her an aklından geçirdiği hisleri öyle güzel derinlikle anlatmış ki bazen acaba diyorum yazabilmek için melankolik mi olmak gerekiyor?Bir yandan yalnızlığı seçerken bir yandan da insanların içine karışamayıştan onlar gibi olamamaktan duyduğu hüzün…Onun ölümünün kokusunu bu kitapta hissedebiliyorum
Hayatın bir nehir olduğunu düşünelim. İnsanların çoğu da nehrin akışına kapılıp gitmekten korktukları için kıyıya sıkı sıkıya tutunmuşlar. Ancak belirli bir noktada, her varlık gönüllü olarak kendini, akışa bırakmak, nehrin onu sağ salim bir yerlere ulaştıracağına güvenmek zorunda. İşte bu noktada insan "akışa uymayı" öğrenir ve bu harika bir duygudur.
Bir kez nehirle birlikte akmaya alışınca, bu insan artık ileriye doğru giden yollardan hangisini seçeceğine kendisi karar verebilir. En iyi görünen yolun hangisi olduğunu belirleyebilir, ağaç köklerine, kaya parçalarına çarpmaktan sakınarak ilerleyebilir ve önündeki birçok kanal ve koldan izlemek istediğini seçebilir. Aynı zamanda da hâlâ "nehirle birlikte akmaktadır..."
Murathan Mungan…Kelimelerin efendisi
Saklanmanın en iyi yolu fazla görünmektir, biliyor musun? Herkes seni gördüğünü sanır, sen de rahat edersin. kasada oturan kız gibi! herkes kasadaki kızı görür, ama kimse tanımaz.
Filmde Daniel day-lewis'ın juliette binoche’a okuduğu şiir de mükemmeldir…
Uykuya dalabilirsin artık
Kollarımda uykuya dal
Yavru bir kuş gibi.
Süpürge dolabında süpürgelerin arasına karışmış
Bir süpürge gibi.
Minik bir papağan gibi.
Çınlayan bir ıslık gibi.
Tatlı bir şarkı gibi.
Ormanın içinde
Bin yıl önce
Bir ormanın söylediği şarkı gibi.
insan dünyaya geldiği andan itibaren "ben" demeyi öğrenmiştir, ancak aşk insana "ben değil, sen" demeyi öğretir; zira seven hiçbir ruh, kendine varlık rengi veremez. bir söz vardır:"halden ancak aşık anlar." kabul etmek zor ama doğru bir sözdür bu: gerçek anlamda sevmeyen gerçekte bir şey bilmez. ancak aşk; hasetten, garazdan ve nefretten azade katıksız bir aşk insanı ebediyete taşıyabilir.
Benim için edebiyatta Dostoyevski ne ise sinemada da Tarkovski odur..
“bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. bunlardan biri buzul,
diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez.
Kitap konstantinos kavafis'in "şehir" adlı şiiriyle başlıyor
bir başka ülkeye, bir başka denize giderim, dedin
bundan daha iyi bir başka şehir bulunur elbet.
her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim bu ülkede.
yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın.
bu şehir arkandan gelecektir.
sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın,
aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda.
başka bir şey umma-
ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.
Kitaplığımda çok özel bir yeri var Zamanın Ağızları nın.Galeano’nun düşünceleri sadece Latin Amerika toplumlarının değil bütün dünyanın derdine derman olacak nitelikte bir öneme sahip
Zamanın AğızlarıEduardo Galeano · Sel Yayıncılık · 2018154 okunma
Dinleme ve anlama yeteneği çok değerlidir.
Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır.
Bunlardan biri buzul, diğeri isterse atom çağında yaşamış olsun fark etmez.