Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yazın ve Sanat Üzerine 1

Karl Marx

Yazın ve Sanat Üzerine 1 Sözleri ve Alıntıları

Yazın ve Sanat Üzerine 1 sözleri ve alıntılarını, Yazın ve Sanat Üzerine 1 kitap alıntılarını, Yazın ve Sanat Üzerine 1 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Burjuva için, kendi hesabına tek bir ilişki geçerlidir –sömürü ilişkisi; tüm öteki ilişkiler ancak bu tek ilişki içine sokulabildiğinde onun için geçerlilik taşır; hatta doğrudan sömürü ilişkisine bağımlı kılamadığı ilişkilerle karşı karsıya geldiğinde, onları da sömürü ilişkisine en azından imgeleminde bağımlı kılar. Bu kullanımın maddi dışavurumu, her şeyin, insanların ve toplumsal ilişkilerin değerini temsil eden paradır.
İnsanların çok çeşitli olan ilişkilerin tek bir yararlılık ilişkisine indirgemedeki görünüşteki saçmalık, bu görünüşteki metafizik soyutlama, modern burjuva toplumda tüm ilişkilerin pratikte tek bir soyut parasal-ticari ilişkiye bağımlı kılınmış olunmasından kaynaklıdır.
Reklam
Uygarlıktaki her yeni ilerleme, aynı zamanda eşitsizlikte de yeni bir ilerlemedir.
Sayfa 247 - Engels, Anti-Dühring Sol Yayınları
Düşünen beyinler, her zaman, görünmez bağlarla halk gövdesine bağlı oluyor.
Sayfa 369 - (Marx’tan Sigfried Meyer’e 21 Ocak 1871) Sol Yayınları
Yazar, kuşkusuz, yaşayabilmek ve yazabilmek için kazanmalıdır, ama asla kazanmak için yaşamamalı ve yazmamalıdır.
Sayfa 136 - Karl Marx (Debates on Freedom of the Press) s. 136 Sol Yayınları
Kapitalizm sanat ve şiire düşmandır.
Kapitalizmin çelişkilerinin tahlilinde Marx, estetik için son derece önem taşıyan bir sonuç çıkarıyor, şöyle ki, “kapitalist üretim, manevi üretimin belirli dallarına, örneğin, sanat ve şiire düşmandır” (s. 131). Bu önerme hiçbir biçimde, kapitalizm koşullarında sanat ve edebiyatın gelişimini yadsımaz, ama sömürünün, kapitalist sistemin yapısı gereği, gerçek sanatçıların esin kaynağı insancıl ülkülerle derin bir çelişki içerisindedir. Kapitalist gerçeklikle ülküleri arasında çelişki yaşayan bilinçli sanatçı arttıkça, kapitalist ilişkilerin zalimliğine karşı (çoğunca, yaratıcısının sınıf kökenine karşın) kopan yapıtları, daha yüksek perdeden ve daha açık seçik olmaktadır. Burjuva toplumun sanata karşı düşmanlığı, burjuva yazınında bile, kapitalizmin şu ya da bu biçimde eleştirisi, kapitalist gerçekliği trajik çatışmalarla dolu olarak anlatır. Marx ve Engels’in düşüncesine göre, bu, kapitalizm koşullarında, sanatın bir diyalektik özelliğidir. Tam da bu nedenle, burjuva toplumu yaşadığı dönemin ve sınıf ortamının üstünde yükselen ve kapitalist sistemin sömürüsünün kötülüklerini o büyük sanatsal güçleriyle sorgulayan, Shakespeare’i, Goethe’yi, Balzac’ı ve öteki dahi yazarları üretmiştir.
Sayfa 17 - (Önsöz’den) Sol Yayınları
Reklam
Eğer sen insanı insan olarak ve onun dünya ile ilişkisini de insanal bir ilişki olarak görürsen, sevgiyi ancak sevgi ile, güveni ancak güven ile vb. değiştirebilirsin. Eğer sanattan zevk almak istersen, sanat kültürüne sahip bir insan olman gerekir; eğer öbür insanlar üzerinde etkili olmak istersen, öbür insanlar üzerinde gerçekten yönlendirci bir etkisi bulunan bir insan olman gerekir, insan ile –ve doğa ile- ilişkilerinin her biri, senin gerçek bireysel yaşamını, istencinin nesnesine uygun düşen belirli bir belirtisi olmalıdır. Eğer sen karşılıklı sevgi uyandırmadan seversen, yani senin sevgin sevgi olarak karşılıklı aşkı uyandırmazsa, eğer seven insan olarak senin yaşamsal belirtin ile sen kendini sevilen insan durumuna dönüştürmüyorsan, senin aşkın erksizdir ve bu da mutsuzluktur.
Sayfa 28 - (Karl Marx, 1844 Elyazmaları, s. 205-210) Sol Yayınları
Paranın Çarpıtma Gücü
Para sayesinde benim için olan şey, ödeyebildiğim yani paranın satın alabildiği şey, ben kendimim, para sahibi olan ben. Paranın gücü ne kadar büyükse, benim gücüm de o kadar büyüktür. Paranın nitelikleri benim niteliklerim ve özsel güçlerimdir-onun sahibi olan benim. Ne olduğum ve ne olabileceğim demek ki hiç de benim bireyselliğim tarafından belirlenmemiştir. Ben çirkinim, ama, en güzel kadını satın alabilirim. Demek ki ben çirkin değilim, çünkü çirkinliğin etkisi, itici gücü, para tarafından yok edilmiştir. Bireyselliğim bakımından ben kötürümüm, ama para bana yirmidört ayak sağlar; öyleyse kötürüm değilim; ben kötü namussuz, vicdansız, kafasız bir insanım, ama para saygındır, öyleyse sahibi de; para en yüksek iyiliktir, öyleyse sahibi de iyidir, para beni ayrıca namussuz olma güçlüğünden de kurtarır; bunun sonucu beni dürüst sayarlar; ben kafasızım ama para her şeyin gerçek tinidir, nasıl olur da sahibi kafasız olabilir? Üstelik para tinsel erk sahibi insanları satın alabilir ve kafa adamları üzerinde erklik sahibi olan kişi kafa adamından daha tinsel erk sahibi değil midir? Para aracıyla bir insan yüreğinin özlediği her şeyi yapabilen ben, tüm insanal güçlere sahip değil miyim? Öyleyse benim param benim tüm yeteneksizliklerimi kendi karşıtlarına dönüştürmüyor mu?
Sayfa 125 - (Karl Marx, 1844 Elyazmaları, s. 205-210) Sol Yayınları
Eğer proletarya utkuyu kazanırsa, bu hiç de toplumun mutlak yanı durumuna geldiği anlamını taşımaz, çünkü o bu utkuyu ancak hem kendi kendini hem de kendi karşıtını kaldırarak kazanabilir. Öyleyse onu içeren karşıtı olan özel mülkiyet kadar proletarya da ortadan kalacaktır.
Sayfa 146 - (Marx-Engels, Kutsal Aile, Sol Yayınları, Ankara 2003, s. 57-59.) Sol Yayınları
Özel mülkiyet olarak, zenginlik olarak özel mülkiyet, kendi öz varoluşunu sürdürmek zorundadır; ve bundan ötürü kendi karşıtının, proletaryanın varoluşunu da sürdürmek zorundadır. Kendi doyumunu kendinde bulan özel mülkiyet, çelişkinin olumlu yanıdır. Tersine, proletarya, proletarya olarak, kendi kendini kaldırmak ve böylece bağımlı bulunduğu, onu proletarya durumuna getiren karşıtın, yani özel mülkiyeti de kaldırmak zorundadır. Proletarya çelişkinin olumsuz yönü, çelişkinin yüreğindeki tasa, yokolan ve kendi kendini yokeden özel mülkiyettir.
Sayfa 145 - (Marx-Engels, Kutsal Aile, Sol Yayınları, Ankara 2003, s. 57-59.) Sol Yayınları
Reklam
Proletaryada insan, gerçekte kendi kendini yitirmiş ama aynı zamanda bu yitirmenin teorik bilincini de kazanmıştır; üstelik artık ne sakınabileceği ne de allayıp pullayabileceği sefalet, kendini ona önüne geçilmez bir biçimde zorla kabul ettiren sefalet –zorunluluğun pratik dışavurumu- onu böylesine bir insandışılığa karşı doğrudan doğruya başkaldırmaya zorlar; bu nedenle proletarya, kendi kendini kurtarabilir ve zorunlu olarak kurtaracaktır da.
Sayfa 147 - (Marx-Engels, Kutsal Aile, Sol Yayınları, Ankara 2003, s. 57-59.) Sol Yayınları
…. sosyalistler, proletaryanın eğitiminde gerçekten mucizeler yaratmışlardır, Fransız materyalistlerini, Helvetius, Holbach, Diderot vb. yazarları İngilizceye çevirmişler ve en iyi İngilizce yapıtlarla birlikte, ucuz baskılarla yaymışlardır. Strauss’un Life of Jesus (İsa’nın Yaşamı) ve Proudhon’un Property (Mülkiyet) adlı yapıtları ya yalnızca emekçiler arasında dolaşıyor. Shelley, deha ve peygamber Shelley, alev alev yanan tenselliği ve mevcut topluma ilişki acı hicvi ile Byron okurlarının çoğu proleterlerin arasından çıkar. Burjuvazinin yalnızca hadım edilmiş baskıları, bugünün iki yüzlü ahlakçılığıyla uyuşumlu olarak sansürlenmiş aile baskıları vardır.
Sayfa 153 - (Friedrich Engels, İngiltere’de emekçi Sınıfını Durumu) Sol Yayınları Ankara 1997
“Halkların başkanlarını kendilerini köleleştirme için değil, özgürlüklerin savunmak için seçtikleri su götürmez bir olgu ve tüm kamu hukukunun temel kuralıdır.”* Ama gene de bu başkanlar, zorunlu olarak halkların baskıcıları haline gelir ve bu baskıyı, doruğuna çıkartılmış eşitsizliğin yeniden kendi karşıtına dönüştüğü, eşitlik nedeni durumuna geldiği (despot karşısında herkes eşittir, yani sıfıra eşittir) noktaya değin götürürler. *Rousseau, Discours sur I’origine et les fondement de I’inefalele…, editions Sociales
Sayfa 248 - Engels, Anti-Dühring Sol Yayınları
Geceleri dinlenmek için Roma iç savaşları konusunda orijinal Grekçesinden Appian’ı okuyorum. Çok değerli bir kitap. Yazarı Mısır doğumlu. Schlosser, yazarın “ruhu olmadığını” söylüyor; belki de yazar, bu iç savaşların maddi nedenlerine inmeye çalıştığı için böyle diyor. Eski tarihin tümü içinde Spartacus, en görkemli kişi olarak beliriyor: büyük bir general (Garibaldi değil), soylu bir karakter, eski proletaryanın gerçek temsilcisi,….
Sayfa 232 - (Marx-Engels Seçme Yazışmalar) Sol Yayınları
Filozoflar, ya bu mesleği yaşamlarını kazanmak için yapan sade öğretmenlerdi ya da zengin şenlikçilerin buyruğunda soytarılardı. Birçoğu köleydi. Bay Seneca’nın örneği bize, her şey iyi gittiği zaman onlara neler olduğunu gösteriyor. Erdemliliği ve perhizi savunan bu stoacı, Neron’un sarayında baş entrikacı idi. Neron’a kulluk etmeden duramazdı; kendine armağan olarak para, mal, bahçeler ve saraylar sundurdu, ve yoksul insana İncil’in Lazarus’unu önerdiği zaman da gerçekte kendisi o meseldeki zengin adamdı. Ne zaman ki Neron, onun yakasına yapıştı, ancak o zaman felsefesinin kendisine yettiğini söyleyerek, imparatordan bütün armağanlarını geri alması için yalvardı. Yalnızca Persius gibi tümüyle bağlantısız filozoflar taşlamanın kırbacını soysuzlaşmış çağdaşları üzerine sallama cesaretine sahiptiler.
Sayfa 191 - (Friedrich Engels, “Bruno Bauer ve İlkel Hırıstiyanlık”, Marx-Engels, Din Üzerine, Sol Yayınları, Ankara 1976, s. 185) Sol Yayınları
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.