Zaten yaşam dediğimiz nedir ki? İçimizde ara ara çakan ışıklar. O ışıklı an’lar; işte bu, tek tek minicik noktalar uçuca eklenir, bazen birbirinin içine girer, biri ötekinin üstüne çıkar ya da altına kaçar; durmadan yer-yön değiştirerek yol alan bu noktalar bileşimi, çok güzel bir müzik oluşturur. Hep süren, bazılarımız için kesintisiz, bazılarımız için ancak ara ara işitilebilen bir müzik parçası. Sonun bütün belirginliğe karşın, bizi peşine takar, sürükler; yorar, acı çektirir, sevindirir, coşturur, bir zehir olup içimize dolar, sonra ılık seher yelleri üfürür, bizi diriltir; değişiriz, kendisi de değişir; hep öyle, son notayı bile bile, hemen çoğu kez, hüzünlü ya da şen, ezgiler kulaklarımızdan eksik olmadan; o ezgilerde her birimiz birbirinden çok değişik anlamlar bularak, böylece de o müziği, o müziğin her notasını — yaşamın küçük an’larını— içimizde milyonlarca kez değiştire değiştire, bundan ötürü de o notalar her birimiz için apayrı anlamlar yüklenerek en son notaya doğru yürürüz.