Akıl… dedi kendi kendine. Zamanının kabusu olan bu adamı tanımlayacak tek kelime herhalde buydu. Akıl, Sabbah’ın her tarafında belli ederdi kendisini: gözlerinde, dilinde, ellerinde ve kaleminde. Sonra "inanç" geldi aklına. Ama delicesine bir inanç… Ve inançtan beslenen çelik gibi bir "dirayet" ve dirayetten yol alan bükülmez bir "disiplin" ve bütün bunların üzerini örten akıllara sığmaz bir "öfke"…