Bu ülkede yaşayan insanlar islâm dışı kimliği benimsedikçe övgüye değer bulunuyor ve benimsemeye çalıştığı bu yeni kimliğiyle öteki Müslüman ülkelerin insanına örnek gösterilmek isteniyor.
Bu ülkede yaşayan insanların dinlerinin kutsal kitabını sadece okuyabilmek için gösterdikleri çabaların yasaklandığı dönemlerde acaba bir insan hakkının ihlal edilmekte olduğu akıllara gelmiyor muydu?
- Eğer Batılı ülkeler insan haklarına saygılı idiyseler, bu ülkede sırf şapka giymeyi reddettiği için asılmış, sürgüne gönderilmiş insanlar yaşamışken, acaba Batı ülkelerini harekete geçirecek insan hakları ihlallerinin sözü niçin edilmemişti?
- Keza bu ülkede yaşayan insanların camileri kapatılıp ahır ya da depo olarak kullanıldığı dönemlerde, Batı’nın hâlihazırda insan hakları gibi bir söyleme sarışan mihrakları neredeydiler?
- Bu ülkede yaşayan insanların dinlerinin kutsal kitabını sadece okuyabilmek için gösterdikleri çabaların yasaklandığı dönemlerde acaba bir insan hakkının ihlal edilmekte olduğu akıllara gelmiyor muydu?
- Gazetelerde dinî konuların yazılmasının yasaklandığı ve başlamış olanların derhâl kesilmesi talimatı verildiğinde -ki 1940’lı yıllarda vuku bulan bir olay- acaba bir insan hakkının ihlal edilmekte olduğu hangi Batı ülkesinin umurundaydı?
- Ve hâlihazırda her ne sebeple olursa olsun başını örtmek isteyen kız öğrencilerin başlarını örtmesini yasaklayan idarî mercilerin bu eylemiyle insan haklarından birini ihlal ettiği acaba kaç Batı ülkesinin umurundadır?
Yeni dünya Düzeninin Sefaleti, elbette Müslümanın perspektifinden görülebilecek bir olgudur. Böylece bir Müslüman yeni dünya düzeni karşısında bir yandan kendini uğraştıran meselelerle karşı karşıya gelirken, bir yandan da sözü geçen düzenin sefaletini teşhir etme mecburiyetiyle karşılaşmaktadır. Aslında, yeni dünya düzeninin rükünleri olarak belirlenmiş olan kavramların (demokrasi, liberalizm, insan hakları ve özel bağlamı içinde laiklik) hiç biri bir başına yeni degildir. Yeni olan, bunların tümünü bir arada ve aynı anda yürürlüğe koyma ve dünyaya dayatma teşebbüsüdür. İlgi çekici olan husus şudur: Bu kavramların tümü, aynı zamanda, onları dayatan güçler tarafından da ihlal edilmekten hali kalmamaktadır. Buna rağmen bu kavramlar, yeni bir dünya kurma gibi sahtekârlıkların cafcaflı aletleri olarak kullanılmaktadır. Durum, başka bir görüngeden, küreselleşme olarak dışlaşıyor. Küreselleşme, evrenselciliğin ve emperyalizmin yeni adı olarak vaz' edildi/ediliyor. Şu farkla ki, evrenselciliğin ve emperyalizmin özneleri belliyken küreselleşme öznesinden soyutlanmış bir kavram olarak takdim edildi. Böylece küreselleşmeye karşı çıkmak isteyen kimse, karşısında muhatap bulamamak gibi veya muhatap olarak bütün dünyayı karşısına almak gibi olmayacak bir şeyle karşı karşıya kaldı. "Küreselleşme" bu ad altında kendisine direnmeye karşı koyuyor: kendisine karşı alternatif geliştirme teşebbüsünü zayıflatıyor.