Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Yeniçeriler Sözleri ve Alıntıları

En Eski Yeniçeriler sözleri ve alıntılarını, en eski Yeniçeriler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Onların kuruluş gününden beri saygı gösterdikleri Ocak nizamına aykırı düşen ilk hareketleri 1442 yılında görüldü. O sırada İkinci Murad Padişahtı. Fakat devlet işlerinden usanç getirmişti, bir köşeye çekilip dağdağasız yaşamak istiyordu. Bu düşünceyle henüz on dört yaşında bulunan Veliaht Mehmed’i (Fatih) tahta geçirdi, kendisi Manisa’ya çekildi. Macarlar bu durumu fırsat bilip Osmanlı sınırlarını aştılar. Vezirler, çocuk denilecek bir yaştaki Padişahın hu tehlikeli durumda orduya kumanda edemeyeceğini düşünerek Sultan Murad’ı Manisa’dan getirdiler, tekrar tahta çıkardılar. O, düşman ordularını püskürttü ve gene tahtı bıraktı. Bu sefer vezirler, ikinci defa Padişah olan Sultan Mehmed’den korktular, Yeniçerileri el altından kışkırttılar, isyan çıkarttılar, Sultan Muradı yeniden tahta gelmeye zorladılar.
Fatih, orduyla İstanbul’dan ayrıklığı sırada ölmüştü ölümü de gizli tutulmuştu. Seferber durumda bulunan Yeniçeriler olayı duyunca yolu bıraktılar, zincirden boşanmış deliler gibi İstanbul’a döndüler, Sadrazam Nişancı Mehmed Paşa’nın konağını basıp kendisini öldürdüler, zengin evlerini yağma ettiler. Amasya’da bulunan Veliahd İstanbul’a gelince onu deniz ortasında karşıladılar, beraberinde getirdiği Hamzaoğlu Mustafa Paşa’yı geri çevirmezse kendisini İstanbul’a sokmayacaklarını söylediler. Çünkü o adamın Sadrazam olabilmesi ve Ocaklılar İstanbul’da yaptıkları yağmaların hesabını sormaya kalkışması muhtemeldi. Beyazıd, onların dileklerini yaptı, Mustafa Paşayı Üsküdar’a çevirdi. Fakat Yeniçeriler bu kadarla da kalmadılar. Saray kapısında bir daha durdurdular. Yapılan işlerden dolayı kimseye ilişilmeyeceğine dair söz aldılar, yani af olan ettirdiler ve üstelik bahşiş de kopardılar.
Reklam
Yeniçeriler yine bu Padişah’ın ihtiyarlığında veraset meselesine müdahale ettiler. Bayezıd’ın kendine halef göstermek istediği Sultan Ahmet’le büyük şehzade Korkud’u Padişah tanımayacaklarım söyleyerek ayaklandılar. Küçük Şehzade Selim’in kumandası altında saraya hücum ederek padişahı feragate zorladılar ve Selimi (Yavuz) tahta çıkardılar.
Bu zamana kadar Yeniçerilerin nizamına ve intizamına bozukluk gelmekle beraber askerî meziyetleri yine yerindeydi. Savaş meydanlarında iş görüyorlardı. Üçüncü Mehmed zamanında bu meziyetleri de kaybolmaya başladı. Kanije kuşatmasında yardıma gelen Avusturya ordusu Önünden rezilâne kaçıldı. İstanbul’a dönüşte de Sipahilere karşı cephe alındı ve bir sadrazamı öldürmek isteyen Sipahilerle onu himaye eden Yeniçeriler arasında sonsuz bir rekabet ve düşmanlık baş gösterdi.
İkinci Mustafa’yı deviren de yeniçerilerdir, İstanbul’dan, Edirne’ye giderek orada bulunan Padişahı hapse atmışlardı ve Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’yi parçalamışlardı. Bu olay üzerine tahta çıkan Üçüncü Sultan Ahmed de sonunda yine Ocağın zoruyla mahbese girdi.
(1768) seferi diye anılan Osmanlı-Rus savaşında Yeniçerilerin hiçbir askerî meziyetleri kalmadığını bütün dünya öğrendi. Ocak artık tamamıyla kokuşmuştu. Fakat temizlenmesine de imkân yoktu. Çünkü Ocağa el uzatanın padişah olsun, vezir olsun kellesi tehlikeye düşüyordu. Üçüncü Selim bu zorbalar elinde devletin batacağını anladığından Nizam-ı cedit adıyla bir ordu kurmak istedi, Yeniçeriler hemen kazanı kaldırdılar ve onu öldürüp Nizamı cedidi yok ettirdiler. Bu gürültü sırasında Alemdar Mustafa Paşa’yı da ortadan kaldırdılar. Saraya saldırdılar ve yeni tahta çıkan Sultan Mahmud’u günlerce gözetim altında tuttular.
Reklam
Yeniçerilerin bu hale gelmelerindeki etkenler şunlardır: 1 Acemi oğlanlarından, yeni devşirilip kışlalarda uzun süre eğitim görenlerden başkasının Ocağa girememesi hakkındaki kanunun bozulması. Bu noktaya ilkin çok değer verildi. Hatta Yavuz Selim’in Suriye ve Mısır üzerine açtığı seferlerde para sıkıntısı çekildiğinden bir tacire başvurularak altmış bin florin altını ödünç alınmıştı. Biraz sonra para ödenmek istendi, alacaklı adam çağırılarak altınlar önüne konuldu. Herif: “ben çok zenginim, paraya ihtiyacım yoktur. Eğer biricik oğlum Yeniçeri Ocağı’na alınırsa bu parayı bağışlarım,” dedi. Defterdar padişaha tezkere sunup bu dileği bildirdi ve Yavuzdan şu cevabı aldı: “Tez, Bezirgân’ın parasını verin. Bir dahi bana böyle mekruh teklifler yapmayın. Her kim Ocağa yabancı sokmaya çalışırsa Allah’ın laneti üzerine olsun.”
Ocağa yabancı girmemesine bu kadar dikkat olunduğu gibi Yeniçerilerin yalnız askerlik işleriyle uğraşmasına ve aralarına herhangi bir sanat adamının sokulmamasına da çalışılırdı. Kanunî Süleyman’ın son Macar seferini yaparken bindiği atın gemi kırılmıştı. Yeniçeri neferi bu gemi geçici olarak tamir etti Padişah da “Ocağa esnaf girmiş” diyerek Yeniçeri ağasını azarladı ve gemi yapan neferi hemen emekli ettirerek Ocaktan çıkardı.
Yeniçeriler 1326 tarihinde kuruldu, en çok (1568) yılına kadar kıymetini muhafaza etti, ondan sonra zararlı bir unsur oldu. Bu iki tarih arasında Yeniçerilerin sayısı yirmi bini aşmamıştır. Fakat (1591) tarihinden sonra elli bini ve daha sonra yetmiş bini geçti. Halbuki savaşlarda dört beş eli silah tutan Yeniçeri bulunuyordu ve savaşlar Anadolu’dan, Rumeli’den gelen başı bozuklarla yapılıyordu.
Yatalım ağa. Uyumak, uyanık durmaktan iyi. Çünkü bahtı kara olanlar yalnız uyurken gülerler!
Reklam
Macera, kadın ruhunu çelen ezeli cazibelerden biridir.
Sayfa 144Kitabı okudu
Âlimlerin yükselemediği kucaklarda cahillerin uzanıp yatması ceplerindeki altın yüzündendir. Güzellerin ayaklarını öpemedikleri mahlûklara çirkinlerin ayak öptürmeleri de gene altından aldıkları kuvvetledir.
Sayfa 203Kitabı okudu
Gülbank şöyle idi: "Allah, Allah, Allah, Allah. Baş üryan, sine püryan, kılıç kalkan. Bu meydanda nice başlar kesilir, hiç sorulmaz. Eyvallah, eyvallah. Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan. Kulluğumuz padişaha ayan. Üçler, yediler, kırklar, gülbaki Muhammedi, Nuri Nebi, Keremi Ali, pirimiz, sultanımız Hacı Bektaşi Veli demine, devranına hû diyelim hû!
Sayfa 11 - Gülbank:Eskiden yeniçerilerin ulufe aldıklarında hep bir ağızdan makamla söyledikleri dua ya da kimi dergâhlarda hep bir ağızdan ve makamla yapılan dua, söylenen ilahi ya da içilen ant.Kitabı okudu
"... Yeniçeri ağasından ulufelerini alırlardı. Bu sırada ağanın padişaha bir bardak şerbet sunması ve padişahın şerbet bardağını altınla doldurup iade etmesi gelenekti."
68 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.