Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yıldız Çocuk

Oscar Wilde

Yıldız Çocuk Gönderileri

Yıldız Çocuk kitaplarını, Yıldız Çocuk sözleri ve alıntılarını, Yıldız Çocuk yazarlarını, Yıldız Çocuk yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Acı ve üzüntüden başka dünyada hiçbir şey eşit bölüştürülmemiş,
Dünyada mutluluk ve neşenin bizim gibiler için değil de zenginler için olduğunu biliyoruz.
Reklam
Bana kalırsa, bazı şeylerin açıklaması için çok fazla bilgiye gerek yok. Bir şey nasılsa öyledir.
Yaşlı dünya beyaz bir elbise giymiş, diyerek şakıdılar. Kumrular birbirlerine: “Bu beyaz örtü dünyanın gelinliği.”
Hava öylesine soğuktu ki hayvanlar ve kuşlar bile ne yapacaklarını şaşırmıştı.
Reklam
Herkese sevgiyi, iyilik sevgisini, sevecenliği öğretti. Yoksullara yiyecek, çıplaklara giyecek verdi, yurdun her bucağını barış ve bolluk kapladı.
Yıldız Çocuğu yerinden bile kıpırdamadı, kadıncağıza yüreğinin kapılarını kapadı. Üzüntüsünden ağlayan kadının hıçkırığından başka hiçbir ses duyulmaz oldu.
Çoğu kez oduncuyla karısı ona darılır, “Kimsesiz, yardımcısız kalanlara senin yaptığını biz sana yapmadık. Acınması gereken insanlara karşı› neden böyle katısın?” derlerdi. Ama Yıldız Çocuğu, bunların sözlerine aldırış etmez, somurtur, dudak büker, gene acımasız davranışlarını sürdürürdü. Arkadaşları da peflini bırakmazdı, çünkü alımlıydı,ayağına çabuktu, dans eder, kaval çalar, şarkı söylerdi. Nerede Yıldız Çocuğu başlarına geçse peşinden gelirler, ne istese yaparlardı. Sivri bir kamışla köstebeğin bulanık gözlerini oyarken de gülerler, cüzzamlılara taş atarken de gülerlerdi. Her şeyde onlara elebaşılık ederdi, tıpkı kendisi gibi onlar da katı yürekli olmuştu.
Ama bu güzellik başına dert oldu. Büyüklenir oldu, bencilleşti, acımasızlaştı. Kendisi yıldızdan düşme olduğu için soylu olduğunu düşünür, oduncunun çocuklarıyla köyün öteki çocuklarını bayağı soydan diye aşağı görür, başlarına geçip onlara efendilik taslar, onları da kendi hizmetçileri yerine koyardı.
Reklam
Ormandan gelen acı bir rüzgâr kadını titretti, çeneleri çarparak, “Kapıyı kapatmayacak mısın? Evin içine zehir gibi rüzgâr doluyor, ben üşüyorum,” dedi. Adam, “İçinde katı bir yürek çarpan bir evde, her zaman zehir gibi rüzgâr esmez mi?” diye sordu. Kadın hiç cevap vermedi, ateşe yaklaştı.
Ancak kadın yatışmadı,kocasıyla eğlenerek öfkeli öfkeli, “Kendi çocuklarımız ekmek bulamazken ellerin çocuğunu mu besleyeceğiz? Bizi koruyan kim? Kim karnımızı doyuruyor?” diye haykırdı. Oduncu, “Yok, Allah serçeleri bile koruyup doyuruyor,” diye cevap verdi. Kadın, “Kadın serçeler açlıktan ölmüyor mu? Şimdi de kış değil mi?” diye sordu. Adam cevap vermedi, eşikten de kıpırdamadı.
Yol arkadaşı, “Doğru” dedi, “Kimilerine çok verilmiş, kimilerine az. Dünya nimetlerinin bölüştürülmesi adaletsiz olmuş. Üzüntüden başka hiçbir pay eşit değil.”
Kurtulduklarına öyle sevindiler ki kahkahalarla güldüler. Gözlerine bütün dünya gümüşten bir çiçek, ay da altından, başka bir çiçek gibi göründü. Bununla birlikte, gülmeleri geçince üzüntüye kapıldılar; çünkü yoksulluklarını anımsamışlardı; biri ötekine, “Dünyanın bizim gibiler için değil zenginler için olduğunu gördüğümüz halde, ne diye neşelendik?” dedi, “Keşke ormanda soğuktan ölseydik ya da yabanıl bir hayvan üstümüze atılıp bizi öldürseydi.
46 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.