Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkçe Günlükleri

Yıldızların Suya Döküldüğü

Feyza Hepçilingirler

Yıldızların Suya Döküldüğü Sözleri ve Alıntıları

Yıldızların Suya Döküldüğü sözleri ve alıntılarını, Yıldızların Suya Döküldüğü kitap alıntılarını, Yıldızların Suya Döküldüğü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çünkü bence nefis bir çorbanın üstünde yüzen sinek ölüsü gibidir yazım yanlışı. Yazım kurallarını bilmemek, herkesin ayıbıdır; ama, işi yazı olan, bir derginin sorumluluğuna katılan kişiler için ayıptan fazla bir şey sayılmalı.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Öğrenci düşünmeyi öğrenmeden, okuma alışkanlığını edinemeden, topluluk karşısında konuşma becerisine kavuşmadan, herhangi bir konuda birkaç sayfa yazma rahatlığına ulaşmadan gelmemeli üniversiteye. Üniversiteyi bitirdiğinde de Türkçenin içinde, evindeymiş gibi rahat hareket edebilecek konuma ulaşmış olmalı.
Biz çocuklarımızı kendi masallarıyla, kendi kültürüyle büyütemiyoruz. Başka kültürlere özenti içinde büyüyen çocuklarımızın gözü dışarıda oluyor, bir biçimde yurt dışına çıkmaya, o özendiği kültürle kucaklaşmaya can atıyor gençlerimiz. Kendi toplumlarıyla ilgili olumlu düşünceler besleniyorlar çünkü. Hatta, kendi toplumlarından nefret ediyorlar.
Dilimiz, kendini toparlayamayacak kadar derin yaralar almadan vazgeçsek bu sözcük apartma huyundan. Yeni sözcük gereksinmeleri için Türkçenin olanaklarını kullansak, yoksulluğundan yakınım duracağımıza varsıllaştırmak için çaba göstersek...
Sayfa 142Kitabı okudu
Neden hiç ölmeyeceğini düşünürüz kimi yazarların? Kimilerinin gerçek anlamda hiç yaşamadığını düşünürken üstelik.
Sayfa 108Kitabı okudu
Reklam
Okumak, neden eğitim, ders, ödev kavramlarıyla özdeş düşünülür? "Zevk için okumak" algılanması, benimsenmesi çok güç bir kavram mıdır? Okumadan düşünülür mü? Okumadan yazılır, okumadan konuşulur mu?
Yazmakla bir biçimde ilgili olan herkes Türkçeyi doğru kullanmalıdır; ama salt yanlışsız bir Türkçe kullanıyor diye kimse yazar olmaz. Hatasız bir dille yazmak, yazılanı edebiyat yapıtı yapmaya ne yazık ki yetmiyor. Dili doğru kullanmak bir yazarın olmazsa olmazıdır. Bunun üstüne ne eklediği önemli.
Dilin kültüre, yaşama uyarak değişmesi doğal; buna kimse bir şey diyemez. Yaşanan neyse onu yansıtır dil; ama anımsatma görevi hiç mi kalmaz?
Reklam
Dili iyi bilmekle yazar olunsaydı bütün dilbilimcilerin; hatta dilbilgisi öğretmenlerinin başyapıtlar yaratmaları gerekirdi.
Günce çünkü, yaşanan zamana izini düşürmek, boşuna yaşamamış olduğuna kendisini ve başkalarını inandırmak için yazılır. Bir de yaşananın izini zamana düşürmek, kayda geçirmek için. Daha beylik bir deyişle söylersek yaşama, çağına tanıklık etmek için. Dikkat! Bunlar edebiyatın da amaçları değil midir zaten? Edebiyat neden vardır, neden yüzyıllardır insanlar bıkmadan usanmadan şiirler söyler; öyküler, romanlar yazarlar? Edebiyat., bir anlamda insanın ölümlü oluşuna başkaldırısı değil midir?
Herkesin kendi zamanı varmış ve zamanı "o zaman" yapan birtakım temel ögeler... Yüzlerini görmediğimiz; ama var olduklarından hiç kuşku duymadığımız birileri, yaşam alanımızı daraltma, beğeni düzeyimizi düşürme konusunda öyle canla başla çalışıyorlar ki yürürlükteki yaşam tarafından dışlandığımızı, giderek yalnızlaştığımızı, hiçbir şeyimizi paylaşacak kimsesizin olmadığını düşünmeye başlıyoruz ve zaman, böylece bizim zamanımız olmaktan çıkıyor.
Edebiyat neden vardır, neden yüzyıllardır insanlar bıkmadan usanmadan şiirler söyler; öyküler, romanlar yazarlar? Edebiyat, bir anlamda insanın ölümlü oluşuna başkaldırısı değil midir? Sevmediği, ısınmadığı ölüm düşüncesini, bu yolla yenmeye çalışması, ölüm karşısındaki yenikliğini bu yolla utkuya çevirme çabası; hatta başarısı değil midir?
32 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.