Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yirmi Üçüncü Söz

Bediüzzaman Said Nursî

En Eski Yirmi Üçüncü Söz Gönderileri

En Eski Yirmi Üçüncü Söz kitaplarını, en eski Yirmi Üçüncü Söz sözleri ve alıntılarını, en eski Yirmi Üçüncü Söz yazarlarını, en eski Yirmi Üçüncü Söz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İmanın gerekliliğinden ve güzelliklerinden bahsediyor. İman olmadığı zaman insanın müthiş bir karanlığa saplanacağından, dünyadaki bütün belalardan ve sıkıntılardan korkacağından; oysa imanlı kişinin kainattaki hiç birşeyin tesadüfi olmadığını bildiği için iman ışığıyla yolunu bulabileceğini anlatan güzel bir eser.
Yirmi Üçüncü Söz
Yirmi Üçüncü SözBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 2005559 okunma
İman,insanı insan eder. Belki insanı sultan eder. Öyle ise insanın vazife-i asliyesi,iman ve duadır. Küfür,insanı gayet âciz bir canavar hayvan eder.
Reklam
İman,hem nurdur hem kuvvettir. Evet,hakikî imanı elde eden adam,kaînata meydan okuyabilir.
Evet,şu perişan dünyada,âvare nev-i beşer (bütün insanlar) içinde,semeresiz(verimsiz) bir hayatta;sahipsiz,hâmisiz bir surette;âciz,miskin bir insan,bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder.
Kâinatta en yüksek hakikat îmandır,imandan sonra namazdır.
Yani: "Sâni'-i Zülcelal'in masnuuyum, mahlukuyum, rahmet ve keremine mazharım" gibi manalarla insandaki san'at-ı Rabbaniye tezahür eder. Demek Sâni'ine intisabdan ibaret olan iman; insandaki bütün âsâr-ı san'atı izhar eder. İnsanın kıymeti, o san'at-ı Rabbaniyeye göre olur ve âyine-i Samedaniye itibariyledir. Âyine-i Samedaniye: Bir insanın hal ve yaşayında,Yaratıcının hiçbirşeye muhtaç olmayışının fakat tüm yaratılanların ve kendisinin yaratıcıya muhtaç oluşunun yansıması.
Reklam
Tevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer: Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler. Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp, üstünde oturup nezaret eder. Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor. Ona denildi: "Ağır yükünü
Hem insan, nihayetsiz acziyle nihayetsiz beliyyata maruz ve hadsiz a'danın hücumuna mübtela ve nihayetsiz fakrıyla beraber nihayetsiz hacata giriftar ve nihayetsiz metalibe muhtaç olduğundan, vazife-i asliye-i fıtriyesi, imandan sonra "dua"dır. Dua ise, esas-ı ubudiyettir. A’da: Düşmanlar Beliyyat: Belalar, sıkıntılar Metalib: İstekler, arzular
İnsan bütün zîhayat âlemi içinde nazik nazenin nazdar bir çocuk hükmündedir. Rahmanürrahîm'in dergâhında; ya za'f ve acziyle ağlamak veya fakr ve ihtiyacıyla dua etmek gerektir. Tâ ki, makasıdı ona müsahhar olsun veya teshirin şükrünü eda etsin.
İşte Cenab-ı Hak, Hakîm-i Mutlak hazır, nâzır olduğu için, abdin duasına cevab verir. Vahşet ve kimsesizlik dehşetini, huzuruyla ve cevabıyla ünsiyete çevirir. Fakat insanın hevaperestane ve heveskârane tahakkümüyle değil, belki hikmet-i Rabbaniyenin iktizasıyla ya matlubunu veya daha evlâsını verir veya hiç vermez.
Reklam
Demek dua, bir sırr-ı ubudiyettir. Ubudiyet ise, hâlisen livechillah olmalı. Yalnız aczini izhar edip, dua ile ona iltica etmeli. Rububiyetine karışmamalı. Tedbiri ona bırakmalı. Hikmetine itimad etmeli. Rahmetini ittiham etmemeli. Sırr-ı ubudiyet: Kulluk sırrı Livechillah:Allah için yapılan İzhar: Belirme, belli etmek İltica: Sığınma Rububiyet: Yaratıcının idare ve terbiye etme ünvanı
Bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını, kendi duan içine al. Bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi “Ancak senden yardım dileriz.(Fatiha Suresi meal)” de. Kâinatın güzel bir takvimi ol. Abd-i küllî: Bütün yaratılmışların ibadetlerini anlayıp kendi adına Allah’a sunan kul.
Evet insana verilen bütün cihazat-ı acibe, bu ehemmiyetsiz hayat-ı dünyeviye için değil; belki, pek ehemmiyetli bir hayat-ı bâkiye için verilmişler.
930 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.